21 Ekim Dünya Gazeteciler günüymüş. Bazı arkadaş ve öğrencilerim telefon açarak kutladılar. Dünya gazeteciler gününde bizim basına bazı eleştirilerim olacak.
Bir atasözünde “Eğer bir ülkede yalan haberlerle halkı aldatan yandaş ve boyalı bir basın ve medya varsa o ülkenin başka bir düşmana ihtiyacı yoktur.” denir.
Gazete okuyarak dünyadan haberdar olmayı severim.
Memlekette her şey yolundaymış hissine kapılarak mutlu olmak için Hürriyet, ülke gerçeklerini öğrenmek için de Sözcü gazetesi alırım. Biri memlekette yaşanan bütün olumsuzlukları görmezden gelerek iktidara övgüler düzer.
Biri de özeleştiri yaparak, iktidarın bütün yanlışlarını ortaya koyar ve halkı haberdar etmeye çalışır. Birine iktidarın bütün nimetleri seferber edilir, diğerine ise üvey evlat muamelesi yapılarak her gün denetlenir, ceza kesilir ve en önemlisi de hiçbir devlet kuruluşundan reklam verilmez.
Yazımın başlığında “Reklamlarınız Batsın” ibaresini kullandım.
Özellikle yandaş televizyon kanallarına boca edilen reklamlar kabak tadı vermeye başladı. Aptal dizilerde sık sık kesilen konular sonrası en az 15-20 dakika reklamlar gösterilir.
Hatta dizinin başlayacağı bölüm için aşağıda dakika verilir, dakikalar gelir, geçer, yine reklamlara devam edilir.
En acısı reklamları yapılan ürünlerin yüzde doksanı yabancı ürünlerdir. Ülke olarak her şeyimizle dışa bağımlı olduğumuz için bizlerin düşünmeye ve üretmeye aklımız yetmez, tam bir tüketim toplumuyuz çünkü.
GELELİM APTAL DİZİLERE
Pandemi döneminde odalarımız boş sığamıyoruz, kapılarımız açık çıkamıyoruz.
Ülke olarak tam iki senedir korkunç bir yaşam mücadelesi veriyoruz.
Korona kâbusunu geçen hafta yazdığım şu dörtlüğümle şöyle dile getirmiştim.
Görünmez bir canavar esir aldı, kuşattı bizi,
Milyonlarca insanı öldürdü, yaktı ağlattı bizi,
Kıyamet alametleri sanki çaresiz kaldık Yarabbi!
Çin’liler çıkardı bu melâneti, uygarlık aldattı bizi…(Mehmet Özata)
Geceleri televizyonda mecburen bazı aptal dizilere takılıyorum.
Dedikodu üretim merkezi olarak yorumladığım ve ne ürettiklerini ve ne yaptıklarını bir türlü anlayamadığım şirketlerde çalışan manken kızlar yarı çıplak kıyafetlerle işe gelerek dedikodu yapmaya başlıyorlar. “O adamın şu kadınla ilişkisi var, şu kadın öbür adama aşık, bu kadın patronun eski karısı, şu çocuk falanla kadının gayrımeşru çocuğu, tekerlekli sandalyeyle işe gelen güzel ve yarı çıplak kız aslında sakat değil, numara yapıyor, falanca adam karısına ihanet ediyor, falanca kadın falanca adamı aldatıyor, falanca adam şu kadının çocuğunu kaçırdı, şu kadın falanca adamı iflas ettirdi, şu kadın şu adamın yuvasını yıktı türünden ipe sapa gelmeyen bir sürü aptal dedikodular…
Bu aptal dizilerin senaryosunu yazan insanlar, sanırsınız mağaradan yeni çıkmış, cinselliğin cahiliye dönemini yaşayan ve oyuncuların bütün davranışlarını cinsellikle ihanetle, entrikayla, dedikoduyla, çalmakla, çırpmakla yönlendirmeye çalışan ilkel tipler.
FUTBOL SAHALARINDA HAKEM OYUNLARI
Geçen hafta oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçı sonrası kıyamet koparıldı. Hakemin elbette yorum hataları vardı ama öyle olaylar yaşandı ki, akla havsalaya sığmaz.
Dün Merkez Hakem Komitesi başkanı Serdar Tatlı istifa etti.
Yıllar önce Serdar beyle Urfa’da sohbet ederken, “Hocam hakemliği neden bıraktınız?
Ben hakemliğinizi çok beğeniyordum” dedim. Serdar bey, “Mehmet hocam, maç sonrasında yazdığım hakem raporlarım değiştiriliyordu, ben nasıl namusumla görev yapardım bu müessesede?” demişti.
Serdar Tatlı gerçekten çok dürüst bir insandır. Maalesef bazı genç ve tecrübesiz hakemler Serdar beyin başını yaktı.
Ülke insanı olarak son sözünü ilk söyleyen insanlarız. Her maçta hakem hatası oluyor. Neticede hakemler de bir insandır. “Eğitim Şart” diye boşuna söylenmemiş.
Ülke insanları olarak okuma yazma özürlü olduğumuz için eğitim düzeyimiz çok düşük, Bütün anormal olaylar ve kargaşalar bu yüzden yaşanıyor.
Mutasavvıf İsmail Emre yıllar önce Osmanlı’da yaşanan kargaşayı şöyle dile getirmiş.
Bakıp ahvali perişanıma ar eyle gönül,
Terki yar eyle yahut terki diyar eyle gönül,
Beni dinler isen eğer durma firar eyle gönül
Terki yar eyle yahut terki diyar eyle gönül…
Bu güzel dizeleri Hacı Arif Bey Segah makamında bestelemiştir.
22 Ekim 2021 / Mehmet Özata