İstanbul’da her ayın son Cumartesi günleri yaptığımız “Osmancıklılar Toplantıları” Osmancık tabiriyle “tohtamaya” başladı. Her nedense bazı arkadaşlarımız toplantılarımıza gelmez oldular. Kış şartları, yoğun trafik, torun bakma benzeri mazeretlere şimdi de “Corona Virüs” belası bulaştı.

29 Şubat toplantımıza Vahide Saracer Göl, Hatice Saracer Yıldırım ve eşi Tevfik

Yıldırım, kız kardeşim Zehra Özata, Fazlı Kurşun, Emrullah Elverici, Faruk Helvacı, ve Hasan Küçük katıldılar.

Yakup Eken mazereti nedeniyle katılamadı. Ahmet Çörekçi Paşa ve Mahmut Karsı ağabeyimizi telefonla arayarak hal, hatır sorduk ve arkadaşlarımızın selamını ilettik.

Osmancık’tan da Mustafa Boyvat’ı arayarak Osmancık haberlerini aldık.

Osmancık’ta yaramaz bir havadis olmadığına sevindik.

Yıllar önce Ankara’da Sakarya caddesinde bir meyhanede Ahmet Özbek, Rıfat Erdem, Şeref Özçelik ve Mustafa Yağan’la beraber demlenmiş ve çok eğlenmiştik.

Özbek, Özata, Erdem, Yağan, Gırasan,

Muhabbeti demledik kahkahalarla dün akşam,

Çocukluk günlerimizi andıkça çocuklaştık,

Asumana çıkarak başka âlemlerde dolaştık…(Mehmet Özata)

Geçen ay her sabah spor yaptığım hayat alanımız Özgürlük parkındaki ağaçlara

vahşi budama yaptılar. Şiddetle karşı çıktığım vahşi budama için Park ve Bahçeler Müdürlüğü Ziraat mühendisinin kararı olduğunu söyleyerek ağaçların kollarını, kanatları kestiler. Eskiden dalları ve yapraklarıyla tabiatı süsleyen ve gönüllerimizi renklendiren koca ağaçlar, şimdi semaya kesilmiş dal köklerinin parmaklarıyla semaya seslenerek vahşi budamayı şikâyet ediyorlar.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Geçenlerde telefonuma “Değerli Basın Mensupları” diye başlayan bir bildiri geldi.
“Hükümetin başta Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları, Devlet Senfoni Orkestraları, Devlet Halk Dansları Topluluğu, Devlet Çok Sesli Korosu olmak üzere toplam 52 sanat kurumunun kapatılmasını öngören yasa tasarısı ile ilgili olarak: “Bizim ve çocuklarımızın geleceği yok ediliyor” yorumunu getiriyorlar. “Bizler Cumhuriyet’in kültür-sanat kurumlarının kapatılmasına sonuna kadar karşıyız” diyorlar. Planlanan modeli “baskıcı ve gerici” olarak değerlendiriyor, sanatsal özgürlüklerinin ellerinden cebren ve hileyle alınacak olmasına isyan ediyorlar. Bunların hepsi bir tarafa, eğitim fakültelerinin, güzel sanatlar liselerinin, konservatuarların da “topun ağzında” olduğunun altını çiziyor, 52 sayfalık yasa tasarısının mecliste yarın öbür gün onaylanabilme olasılığı gerçeğine dikkat çekiyorlar.”

Ben 21. Yüzyılda demokratik bir ülkede sanatı, sanatçıyı, sanat eserlerini, kültür ve sanat kurumlarının yasaklanabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Bu, 57 İslam ülkesi içinde Cumhuriyetle ve demokrasiyle yücelmiş ve en çok gelişmiş güzel Türkiye’m için korkunç bir felâket olur.

Bunların telaffuz edilmesi bile korkunçtur. Umarım bu haber doğru değildir.

BAADDİN FIKRALARI

1—Ahhh… Anadolu… Anadolu… Şimdi ise her köşen “Ağlayan Anadolu”

2—Şaman’a (Eski Türk’lerde din adamı) sormuşlar. “Zehir nedir?” Cevaplamış. İhtiyacınızdan fazla olan her şey zehirdir. Bu güç olabilir veya tembellik… Yiyecek, bencillik, ego, hırs, ihtiras, kıskançlık, korku, öfke, nefret ve iyi niyet…

3—Dünyanın en büyük ironisi “Atatürk’ü sevmeyen insanların Atatürk sayesinde oy kullanmalarıdır.

4—Şalvarlı çocuk, cübbeli ve sarıklı babasına soruyor,” “Baba demokrasi nedir?” Baba, “Bilmiyorum oğlum, biz Müslümanız!”

5—Kadın hayattaki en mükemmel müzik aletidir. Ama her erkek nota bilmez.

6—Seni önce titreteceğim, sonra ateşlendireceğim, sonra yatağa atacağım, sonra da terleteceğim… Tanıdın mı beni? Ben, grip, grip!!!