İslam alimlerinden ve büyük velilerden olan Şeyh Sadi Şirazi, İran Edebiyatının önemli şair ve yazarlarından biri olarak kabul edilir.
İran’ın zamanının büyük sanat ve kültür merkezlerinden biri olan Şiraz kentinde doğduğu için “Şirazî” (Şirazlı) olarak anılır.
Sadî Şirazî 1210 yılında İran’ın Şiraz kentinde doğmuş, 1292’de Şiraz’da vefat etmiştir. Mezarının bulunduğu semt O’nun adı ile anılır. Kusursuz bir anlatış biçimi olan Sadi’nin üslubu basit gibi görünür, ancak kolay taklit edilemez.
Şeyh Sadi’nin Bostan ve Gülistan eserleri çok ünlüdür. Bu iki güzel eseri çok sevdiğim için üçer defa okumuştum. Bundan yaklaşık on beş sene önce Kadıköy Halis Kurtça Kültür Merkezinde Şeyh Sadi’yi anmak için yaptığım “Şiir ve Müzik” gecesinde Şeyh Sadi için yazdığım bir dörtlüğümle dinleyicilere şöyle seslenmiştim.
Ayağa kalkın İran’lı bir dahi geliyor,
Şiirden felsefeden öğütler veriyor,
Bostan ve Gülistan’lı Acem Sultanı,
Çağlara sığmayan Şiraz’lı Sadi geliyor… (Mehmet Özata)
Daha sonra Şeyh Sadi’nin kısaca hayat hikayesini anlattıktan sonra Bostan ve Gülistan adlı eserlerinden çok beğendiğim bazı şiirlerini okumuştum.
GİTTİ ÖMRÜM
Göklerde geziyor gönlümün gamı,
Gece beni ağlarken gören var mı?
Kuşunu uçurmuş çocuk gibiyim,
Gitti ömrüm! Hepsi bu kadar mı?
O TEK BENİM
Benim sevgilime çirkin diyorlar,
Bırak nene gerek senin diyorlar,
Onların gözünde güzel değilmiş,
O tek benim sevgilim! Bilmiyorlar…
DİKEN
İçin ağlasa da kim duyar seni?
Kim anlar dışardan olan biteni?
Leylan’nın yüzünü görenler bilir,
Mecnun’un kalbine batan dikeni!
SEN GÜLÜ, BEN SENİ
Kırlara varalım, al götür beni..
Seyredelim dağı, taşı, gülşeni…
Dileğim bir yerde oturmak değil,
Sen laleyi, gülü devşir, ben seni…
Şey Sadi’den sonra İran’nın bir başka dâhisi Hafız’dan şu Gazel’i okurdum.
Gül yanımda, şarap elde, sevgilim hazır,
Sultanlar bile beni kıskanır mı kıskanır,
Söyleyin meclisimize gül getirmesinler,
Yarin dolunayı ile yüzümüz aydınlanır…
Şeyh Sadi ve Hafız’dan sonra sevgili dostum Dr. Ahmet Ayyürek rahmetli komşum Bilsay Kadıoğlu’nun udu eşliğinde Udi Hasan’ın Isfahan şarkısını okuyarak “Şiir ve Müzik” gecesini şenlendirirdi.
Sen de mi hâlâ esiri zülfiyar olmaktasın,
Uslan ey dil uslan artık, ihtiyar olmaktasın,
Bilmiyorsun kendini zar-ü nizar olmaktasın,
Uslan ey dil, uslan artık ihtiyar olmaktasın…
Ben de bir dörtlüğümle şiir ve müzik gecesi söyleşimize son verirdim.
Ağlayarak gelmişim, gülerek gitmeliyim,
Kâinatın, dünyanın sırrına ermeliyim,
Bir ömür yetmez bana, bin ömürdür dileğim,
Geldikçe gitmeliyim, gittikçe gelmeliyim…(Mehmet Özata)
31 Ocak 2025 Mehmet Özata