“İstiklâl Savaşı’nın yılmaz komutanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937 yılında bozulmaya başlayan sağlığı, yapılan bütün tedavilere rağmen ne yazık ki düzelemez. Ancak ortada halledilmesi gereken bir sorun vardır; Hatay sorunu… Ve Atatürk Hatay’ı almak için milletine söz vermiştir.
Hastalığı ilerlemiştir. Doktorların uyarılarını dinlemez. Amacı hem Fransa’ya gözdağı vermek hem de yabancı ajanslarda yer alan hastalık haberlerini yalanlamaktır. 19 Mayıs 1938 günü önce Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nda gençlik törenlerini izler; ertesi gün de Mersin ve Adana’yı içine alan gezisine çıkar.
Atatürk, Mersin ve Adana’da kısa bir askerî tören düzenlenmesi emrini verir. Kendisi de törenleri, dimdik ve vakur bir görünüşle ayakta izler. Hastadır, çabuk yorulmakta ve bazen ayakta durmakta zorlanmaktadır; ancak, Hatay’dan vazgeçmeye hiç niyeti yoktur. …Atatürk, Hatay uğruna sağlığını ciddi şekilde tehlikeye atmıştır.
Haziran ayında Savarona Yatı’nda, Atatürk’ün başkanlığında Bakanlar Kurulu toplanır. Bu, Atatürk’ün başkanlığındaki son Bakanlar Kurulu’dur. Konu, Hatay’dır. Nihayet 2/3 Temmuz gecesinde anlaşma imzalanır. Binbaşı Süleyman Bey komutasındaki iki bin dört yüz kişilik Türk birliği 5 Temmuz’da Hatay’a girer. 2 Eylül 1938’de Hatay Millet Meclisi açılır, devlet başkanlığına Tayfur Sökmen seçilir. Devletin adı “Hatay Devleti” olarak kabul edilir.
*
1938 yılının Temmuz ayı geldiğinde artık birkaç adım atabilmektedir. Bütün arzusu Ankara’ya gitmektir ancak sağlığı buna izin vermez. 17 Ekim geldiğinde Atatürk ilk kez ağır bir komaya girer. Doktorların çabaları işe yaramamaktadır. Düzelemez ve törenlere de katılamaz. Celal Bayar, tören başlamadan önce Atatürk’ün orduya mesajını okur. Bando, tören komutanı ve karargâhı ile harp okulu, kara ve deniz askerleri, süvariler ve topçular, sessizce şeref tribününün önünden geçerler. Bu kez sancaklar eğilmez; çünkü Başkomutan, şeref tribününde yoktur…
Saat; 9’u 5 geçmektedir. İstiklâl Savaşı’nın Başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, artık sonsuzluğa göç etmiş, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
O’nun yüreği son nefesine kadar vatanı için çarpmış, ağır hastalığına rağmen milletine verdiği sözü yerine getirmiş ve ölmeden önce Hatay’ı bu vatana hediye etmiştir. O, sözünde duran, milletine güvenen, milletinin de ona güvendiği, devrimleri 19’ncu yüzyıldan 21’inci yüzyıla atlayan tek liderdir. Ne yazık ki o’nun ardından iş başına gelen öngörüsüz, ileri görüşten uzak iktidarlar o’nun devrimlerinden uzaklaşarak ülkeyi bu günlere sürüklemişlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti hiç vakit kaybetmeden Mustafa Kemal Atatürk ülküsüne geri dönmek, o’nun devrimlerine sımsıkı sarılmak zorundadır. O, bu ülkeye Allah’ın bir lütfudur ve bu lütuf hâlâ Türkiye’nin yanındadır. Yeter ki bizler değerlendirmeyi bilelim.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 82’nci yılında sevgi, rahmet ve şükranla anıyorum. Mekânı cennet olsun.