Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Asırlardan beri Türkiye’yi yönetenler yalnız bir şeyi düşünmemişlerdir: Türkiye’yi”

İktidar tarafından süreci halka anlatmak ve ikna etmek amacıyla içinde sanatçıların ve yazarların da yer aldığı 61 kişilik “Akil İnsanlar Heyeti” belirlenir ve bu heyet Türkiye’yi dolaşmaya başlar. 30 Eylül’de Başbakan Erdoğan yeni bir demokratikleşme paketi açıklar. İçinde Andımızın ilkokullardan kaldırılması, özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilmesinin mümkün hale getirilmesi, siyasi partilere Türkçeden başka bir dil ya da lehçeyle propaganda imkânının verilmesi yer almaktadır. Sonrasında işler çığırından çıkar. Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltılmış simgesi olan “T.C” ibaresinin kamu kurum ve kuruluşlarından silinmesi çalışmaları başlatılır. “Atatürk” adı üniversitelerden, statlardan, meydanlardan, caddelerden ve daha pek çok yerden kaldırılır.

2014 ve 2015 yılı Nevruz gününde Öcalan’ın yeni mektupları Diyarbakır Meydanı’nda Kürtçe ve Türkçe olarak okutulur. 2015’te mektubu Türkçe olarak okuyan Sırrı Süreyya Önder, (Devlet Bahçeli’nin daveti içine doğmuş olmalı), “bir gün kendisi buraya gelecek,” der. Açılım sürecinde DEP’li belediyeler desteği ile tüneller, hendekler hazırlanır; PKK’nın ilçe ve mahalle yerel güvenlik güçleri (!) kurulur. Türkiye’nin Güneydoğusu neredeyse işgal edilmiştir. Sokaklara, caddelere, meydanlara ve belediyelerin kapılarına Kürtçe tabelalar asılır. İşler, Diyarbakır’da PKK mezarlığına terörist heykeli dikme girişimine varacak kadar çığırından çıkmıştır. Türk ordusu müdahale eder. Hendek savaşlarında yüzlerce asker PKK tarafından şehit edilir.

2015’te İmralı Heyeti'nde yer alan HDP milletvekilleri ve AKP’li siyasiler Dolmabahçe Sarayı’nda bir araya gelerek 10 maddelik bir anlaşmaya imza atarlar. 9. Madde: “Ortak Vatan,” 10. Madde ise: “Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa” ifadelerini içermektedir. “Ortak Vatan” ifadesi, PKK elebaşı Öcalan tarafından sıklıkla dile getirilmektedir. AKP’li Bülent Arınç ise Öcalan’ı “barışçı” olarak nitelendirmektedir.  Neyse ki Başbakan Erdoğan “Dolmabahçe Mutabakatı” diye bir şey tanımadığını belirterek, tartışmalara son noktayı koyar. 

2016’da FETÖ terör örgütü, Türk Silahlı Kuvvetlerine başarısız bir darbe girişiminde bulunur. (15 Temmuz) Bu kalkışmayı fırsata çeviren AKP iktidarı Olağanüstü Hal ilan eder ve TBMM’nin işlevsizleştirilmesi süreci de başlatılır. Artık Türkiye, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ve tek bir kişinin imzası ile yürürlüğe sokulan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri (CK) ile yönetilecektir.

2017’de Mesud Barzani Türkiye’ye gelir. Ayak bastığı İstanbul Atatürk Havalimanı ile Ankara Esenboğa Havalimanı’nda ilk kez “Kürdistan Bayrağı” göndere çekilir.

Türkiye’nin parlamenter sistemden “Cumhurbaşkanlığı sistemine” geçişini öngören anayasa değişikliği, halkın “Evet” oyuyla kabul edilir. (16 Nisan 2017) Başbakanlık kurumu kaldırılır. Cumhurbaşkanının yetkileri yeniden düzenlenir ve bakanlar kurulunu atama yetkisi de cumhurbaşkanına verilir. Parlamenter sistem sona erdirilmiştir. Burada yeri gelmişken İsmet İnönü’nün TBMM’de DP’lilere hitaben söylediği o meşhur sözünü tekrar hatırlatalım: “... aramızdaki farkı bilelim. Biz mutlakiyetten bugüne geldik, siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.” (1956)

Bu değişiklik 24 Haziran 2018 genel seçimleri ile uygulamaya konulur. Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir ve Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı olur. 

2021’de Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis için Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bastırdığı hatıra pullarından birinde Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu sözde Kürdistan sınırlarına dâhil edilmiştir. İşte İngiliz Binbaşısı Noel’in 1919’da çizdiği harita, günümüzde Kuzey Irak’ta Barzani yönetimi ve PKK terör örgütü tarafından sözde Kürdistan coğrafyası olarak kullanılmaktadır.

Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den itibaren Türkiye’yi doğrudan etkileyecek stratejik ve jeopolitik değişimler olmuştur. Suriye’nin kuzeybatısındaki askeri kuşatma nedeniyle Türkiye’ye binlerce mülteci ve askeri sığınmacı akını başlamıştır. Türk yetkililerin o günlerde Suriyelilerin “mülteci” değil “misafir” olduğunu açıklamalarının ardından günümüze kadar, Suriye dışında Afgan, Afrika ve daha pek çok ülkeden milyonlarca “misafir” gelir. Avrupa Birliği (AB) Geri Kabul Anlaşmaları ile getirilen ve resmi rakamlara göre sayıları 4,5 milyona yaklaşan mülteciler, Hatay ve Güneydoğu ağırlıklı olmak üzere Türkiye’nin tüm bölgelerine yerleştirilerek ülkenin demografik yapısı zedelenir. (Mülteci sayısının 10 milyonu aştığı iddiaları da bulunmaktadır.)

2023’te HAMAS’ın hangi akla hizmet ettiği bilinmeyen bir nedenle İsrail’e saldırması ile Filistin ve Gazze’ye başlayan İsrail saldırıları Lübnan’a sıçrar. Türkiye kapılarını bu kez de Lübnan’a açar. Cumhurbaşkanı, bin kadar Hamas militanının da Türkiye’ye tedavi edilmek üzere getirildiğini açıklar.

Suriye’de gelinen son durum ise şöyledir: Suriye’de bir terör devletçiği kurulmuştur. 2011’e kadar Türkiye'nin, 911 kilometrelik sınırında komşusu Suriye Arap Cumhuriyeti iken; ABD, Rusya ve sınırda bazı yerlerde PYD/PKK terör örgütüyle de Türkiye, komşu durumuna getirilir.

Ve Devlet Bahçeli’nin PKK liderini TBMM’ye “davet” etmesinin hemen ardından PKK terör örgütü, Ankara’da Türk Havacılık ve Uzay Sanayi’ne (TUSAŞ) saldırarak beş insanımızı şehit eder.

Buraya kadar özetlemeye çalıştığımız fotoğrafın ne anlama geldiğini umarız anlatabilmişizdir.

Süreç böyle iken biz iki konuşmaya geri dönelim.

Her ne kadar Bahçeli’nin konuşması “tarihi” bir konuşma olarak nitelendirilse de bize göre içi boş bir konuşmadır. Çünkü ne PKK lideri ne de örgütü 1999 yılındaki durumunda değildir. Öcalan’ın etkisi zayıflamış, örgüt ise ABD’nin kontrolü altında yaklaşık 140 bin kişilik bir orduya ve ağır silahlara sahip bir terör ordusu haline getirilmiştir. Türkiye, 2019’dan beri Suriye’de oluşturulan bu terör devletçiğine geniş kapsamlı bir operasyon yapmamaktadır. PKK ise Suriye kolu olan PYD’ye eklemlenmiştir.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in konuşması, son derece talihsiz bir konuşmadır ve gerçeklerden uzaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes eşit yurttaşlık hakkına sahiptir. Bugün Türkiye’de, devletin en yüksek makamlarında görev yapan Kürt kökenli vatandaşlar vardır. Kürt iş adamları, sanatçılar hatta “annem Kürt’tü” diyen Turgut Özal, Cumhurbaşkanı olmuştur. Kürt kökenli öğrenciler istedikleri okullarda okuyabilmektedirler. Özgür Özel’in neyin peşinde koştuğu sanırız zamanla daha iyi anlaşılacaktır...

Aydın Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu’nun sosyal medya hesaplarından yaptığı bir tespiti buraya alalım: “Suriye’deki PYD/YPG terör örgütünün silah bırakması masada yok ki. PKK’nın silah bırakması var. Suriye’deki PKK güçlenmeye devam edecek. Operasyon da söz konusu değil. PKK dağılırsa Suriye’ye gelecek. PKK’nın silah bırakması tehditte azalmaya neden olmayacak. Tersine PYD/YPG özerklik ilan edecek.”

Bahçeli ve Özel’in “el yükseltme” lerinden cesaret bularak iyice hadsizleşen DEM parti mensubu kadın ne dedi? “Ben de el yükselterek çağrıda bulunayım. Belki 29 Ekim Cumhuriyet’in ilan edilişinin yıldönümü vesilesiyle Öcalan’ın sesini duyabiliriz.”

Son söz: 1919’daki İngiliz haritası ile başlatılan ve 2003 yılında ABD’nin sudan bahanelerle Irak’a saldırmasıyla hayata geçirilen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Irak ve Suriye’de birer Kürdistan devletçiği kurma işlemi tamamlanmıştır. Şimdi sırada İran vardır. ABD, İsrail eliyle bu süreci de başlatmıştır. Son sırada ise Türkiye vardır.

Mustafa Kemal aklı ve devrimleri, 1938’den günümüze devre dışı bırakılmıştır. Ne yazık ki Türkiye, vizyonsuz siyasilerin elinde bir çıkmaza doğru sürüklenmektedir. Ancak şunu ifade edelim ki Türkiye’nin Güneydoğu’sundan 18 ili koparmaya çalışmak ABD dâhil hiçbir ülkenin haddi değildir!

Türkiye, kumar masalarında el yükseltilecek bir ülke değildir. Biz bu ülkeyi kumar masalarında kazanmadık. Kan döktük, can verdik. Kadınlarımız, körpe kuzularımız, bebeklerimiz Yunan mezalimi altında katledildi. Ülkemizin her karışında öldük. Her karış vatan toprağına gömüldük, kanımızla suladık. Bu millet, bir asır önce o imkânsızlıklarda bir İstiklal Savaşı kazanmıştır. Bugün de o ruh, Kuvayı Milliye ruhu mevcuttur. Unutulmasın ki İstiklal Marşımız “KORKMA!” ile başlamaktadır;

Çanakkale’nin, Sakarya’nın, Afyon’un şehitleri boşuna öldü dedirtmeyiz!

Tüm bilinç ile başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve günümüze kadar gelen tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Vatan size minnettardır.

Cumhuriyetimizin 101’nci yılı tüm coşkusuyla kutlu olsun!

Bitti.