1963 yılının bir sonbahar günü… Varan Turizm'in o zaman Ankara'da bulunan Küçük Tiyatro’nun hemen bitişiğindeki terminalinden İstanbul otobüsü hareket etmek üzere. Terminalde bir hareketlilik var.

14-15 yaşlarında çocuğunun elinden tutmuş bir baba, otobüse yaklaşarak kaptan şoföre: "Oğlum Galatasaray Lisesi’ne gidiyor, yatılı okuyacak. Onu yalnız gönderiyorum. İstanbul’da güvenilir bir taksiye bindirip okuluna yollar mısın?” deyip ekliyor: “Valizini de unutmasın."

Kaptanın cevabı "Elbette siz hiç merak etmeyin," oluyor. Endişeli baba, nemli gözlerle, hareket eden otobüsün arkasından el sallıyor.

İki gün sonra baba, telaşlı bakışlar ve heyecanlı adımlarla terminale geliyor.

"Oğlumu Taksim'den Galatasaray Lisesi'ne götüren şahsın kim olduğunu öğrenmek istiyorum," diyor. İstanbul terminalimizi arayıp soruyoruz; fakat ilginçtir ki arkadaşlarımız bize bu şahsın kim olduğunu söylemek istemiyorlar.

Babanın telefon numarasını alıp ona sonucu bildireceğimizi söylediğimizde ise daha fazla dayanamayan baba gözyaşları içinde anlatmaya başlıyor.

"Yahu kardeşim, o kişi kimse, oğlumla beraber Galatasaray lisesine gitmiş. Kayıt işlemlerini tek tek tamamlatmış. Bavulunu taşımış, teslim edilen eşyaları almış. Sonra yatakhanede onun çarşafını sermiş, nevresimini takmış, dolabını yerleştirmiş."

Baba hıçkırarak anlatmaya devam ediyor:

"Ben ya da annesi gitseydik biz de aynısını yapardık," diyor. Derin bir “oh” çekiyoruz. Oysa kihiç de alışık olmadığımız bir şikâyet dinleyeceğiz korkusunu yaşıyorduk…

Bu kez daha ısrarlı bir biçimde çocuğu okula götüren şahsın kim olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz. Epey uğraştan sonra da hayretle öğreniyoruz kim olduğunu.

Çocuğu Galatasaray Lisesi'ne götüren şahıs Nevzat Hüseyin Pekuysal…

Varan şirketinin sahibi.Yıllar sonra kendisine "Nevzat Bey, bu olayı anımsıyor musunuz?" diye sorduğumuzda, gözleri doluyor ve insanın içine işleyen bakışlarını üzerimizde gezdiriyor."

O baba bana dünyadaki en değerlişeyini, oğlunu emanet etmiş.

Ben bu emaneti başkasına nasıl emanet edebilirdim ki?" diyor.(Yazan : Eda Uz Yılmaz)

Bu güzel insan Hüseyin Nevzat Pekuysal’ı sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.   

BİLGE BAADDİN ÖĞRETİLERİ

1—Gece olur, gün eskir. Aylar geçer, yıllar eskir. Yolun yarısından sonra, insan eskir. Eskimeyen birkaç şey varsa hayata dair, biri yarın, biri umut, biri de sevgidir.

(Eskimeyen dostum Kenan Gökten yollamış)

2—KPSS (Kendini Parçalasan da Seni Seçmeyiz sınavı) sınavı soruları çalındığı için değil; çalındığı ortaya çıktığı için iptal edildi!

3—Maalesef hiçbir şeyi doğru dürüst yapamıyoruz. En son KPSS sınavında ÖSYM başkanı gitti de, sınavsız, ısmarlama sınav ile işe alınan akraba ve partililer ile çok maaşlılar ne olacak?

4—1978’de Antalya lisesinde idareci iken edebiyat öğretmeni bir hocam ağlayarak odama geldi. “Hayrola hocam” dedim. “Gel Mehmet hocam, gel diyerek” beni bir sınıfa götürdü. Sınıfta tahtaya hocamın babası yeni öldüğü için çocuklar “Dedemiz öldü, yaşasın babamız Trolom (hocamın lakabıydı) yazmışlar. Ben hocamın kulağına “hocam bunda hakaret yok, babanıza rahmet, size uzun ömür dilemiş çocuklar” diyerek hocamı teselli etmiş ve elini öpmüştüm.Sonra ikimiz de gülmüştük.

5—Felsefe “Sevmek” ve “Bilmek” eylemlerinden türetilmiş bir sözcük.Hem sevmeyi, hem bilmeyi içerir felsefe. Bilmeyi sevmek, sevmeyi bilmek: Felsefenin ilk öğrettiği budur işte; belki de bütün güçlüğü buradan gelir. ( J.CEdish)

6—Serik lisesinde lise bitirme sınavında 44 Mehmet Köse adlı öğrenciyi kopya çekerken yakaladım. Mehmet hemen yazılı kağıdını bana uzatarak “Bakın hocam, siz gördükten sonra bir şey yazmadım. Bana kopya muamelesi yapmayın” dedi. Bir an düşündüm,“Ulan Memet ne uyanık adamsın” diyerek kopya muamelesi yapmadım.

7—Aklın güzelliği dil ile, dilin güzelliği söz ile, kişinin güzelliği yüz ile, yüzün güzelliği göz ile belli olur. ( Yusuf Has Hacip)

Kâinatı ve varoluşu anlamak için uğraş verdiğim bir zamanda yazdığım bir dörtlüğüm;

Dünyada her şeyle beraber sen de dönüyorsun,

Kâinat dönmeye programlanmış bilmiyorsun,

Öyle müthiş bir uyum var ki ilâhi düzende,

Gönül gözün kapalı, o yüzden görmüyorsun…(Mehmet Özata)

                                                                                   5 Ağustos 2022 / Mehmet Özata