Bir kimse, Hz. Ömer’in (R.A.) yanında başka birini methediyordu.
Hz. Ömer (R.A.) ona üç soru sordu:
1. “Onunla çöl şartlarında bir yolculuk yaptın mı?” Adam “Hayır” dedi.
2. “Ticaret gibi bir alışverişte bulundun mu?” Adam yine “Hayır” dedi.
3. “Peki onunla sabah-akşam komşuluk ettin mi?” Adam “Hayır” dedi.
Bu üç soruya da “Hayır” deyince, Hz. Ömer (R.A.):
“Kendisinden başka İlâh olmayan Allah’a (C.C.) yemin ederim ki, sen onu tanımıyorsun!” buyurdu.
Evet maalesef insanları tanımak çok zor...
Hz. Ömer (R.A.) bu üç olayı, insanları uyarmak için, örnek olarak göstermiştir.
İki yüzlü insanların olduğunu eskiden beri duyardık. Şimdi gelişen teknoloji ile beraber iki yüzlü, riyâkâr insanlar da boş durmadı. Tabi ki onlar da level atladı ve günümüzde iki bin yüzlü insanlar olarak ortaya çıktı.
Tüm kötü huyların hepsini bir arada barındıran insanlar bile var.
Bu tarz insanlar ise, insanlıklarını kaybetmeleri nedeniyle esfeli safilin olarak nitelendirilir. Esfeli safilin, bir kişinin düşebileceği en aşağılık mertebedir. Yani İslam anlayışına göre, aşağıların en aşağısı demektir.
Bu tarz insanların şerrinden Allah (C.C.) muhafaza diyorum.
Bunlar grup gruptur:
İÇTEN PAZARLIKLI İNSANLAR
İçten pazarlıklı denilen insanlar, üzerine giydiği kılık kıyafete baksan insan zannettiğiniz, görünüşü farklı, düşüncesi çok daha başka olan, tahmin edilemez tiplerdir.
Öfkesini, kinini veya düşmanlığını karşısındakine asla sezdirmez. İyi görünüp yılan gibi yaklaşıp eline geçirdiği ilk fırsatta amacı; kötülük yapmak, tüm öfkesini ve tüm kinini kusmaktır.
Kafayı taktığı insana her türlü zararı vermekte üstüne yoktur.
MANİPÜLATİF İNSANLAR
Bu tip kişilerde çok çeşitli oyunlar vardır. Hatta oyun içinde oyunlar kurarlar. Kendilerini sözüm ona, çok akıllı görürler. Üç kuruş akıllarını beş kuruş olarak göstermeye kalkarlar. Çevresindekilerin çoğu bu yemi yemez, kanmaz ona. Fakat ağına birkaç kişi düşürmek onlar için yeterlidir.
Çeşitli manipülasyonlar ile, çaktırmadan, başkalarını kendi yararlarına uygun şekilde kullanmak ve o kişileri kontrol etmek veya başka şekilde etkilemek için her türlü kılığa girerler, her türlü maymunluğu yaparlar.
Hedef ve amaçları; sadece kendi kişisel çıkarlarıdır. O yüzden bu tarz kişilerde asla dürüstlük aranmaz. Söylemleri gibi, hayatları da yalan ve çıkar üzerine kurulmuştur.
Yerine göre it gibi saldırgan olurlar.
Zaten itlikte üzerlerine yoktur.
KENDİNİ SAF SALAK GÖSTEREN İNSANLAR
Bu tarz insanlar genellikle tuzu kuru insanlardan oluşur.
Ödleri kopar, zorda kalan, darda kalan veya müşkülatı bulunan bir insanın işini çözeceğim diye.
Her türlü şeytanlığı bildiği halde, eli kolu her yere uzandığı halde, birçok işi bir telefon ile halledebilecekken…
Kendisine giden insanlara; sanki, dünyanın en aptalı, en salağı gibi, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi, dünyanın en cahil insanıymış rolünü oynar.
Tiyatro oyuncularına taş çıkarır.
Hatta ona “Beyefendi” diye hitap etmek gerekirken, oynadığı oyun karşısında çaresiz kalır, “Amca” diye hitap etmek zorunda bile kalırsınız...
Bu tarz insanlar, sadece kendinden üst sınıf insanların köpekliğini seve seve yapar. Hatta onlar için elinden gelenin fazlasını yapar.
Emir ve menfaatlere dayalı bir hayatları vardır.
UMUT TACİRİ İNSANLAR
Bunlar da bir çeşit ticaret erbabı gibidir.
Ama boş hava gazı satarlar...
Tek farkları, bu tarz kişiler ile karşılaşırsanız, günün sonunda tek taraflı kaybeden olursunuz.
Aman diyeyim, ilk fırsatta “Aaaa, bak, bak, havada kuş var” diyin, o kuşa bakarken anında yanından toz olun...
Çünkü olmadık vaatler, olmayacak umutlar verirler.
Olmayacak işleri öyle ballandıra ballandıra anlatırlar ki, iştahınızı kabartırlar.
Sizi lord bile, sizi şort bile, sizi şövalye bile, sizi dük bile ilan etmeye kalkışan, düdük gibi insanlardır.
Sanırsınız bir pul koyup on pul kazanacağım. Fakat öyle güzel tezgaha getirir ki sizi, elinizdeki o on pulu da, zaman içinde umut vere vere alır elinizden...
Bu kişilerin mazeretleri hiç bitmez. Verdikleri umutları yerine getirme vakti geldiği zaman yan yattı, çamura battı, teyzem öldü, halam komaya girdi, eniştem küt gitti, teyze oğlu göçtü, güneş açtı, yağmur yağdı, ağaç yapraklandı, rüzgar esti gibi ipe sapa gelmez, mantıksız, hayatın akışına, eşyanın tabiatına tamamen ters mazeretler öne sürer. Bir bakmışsınız ki, ara ki bulasın olmuş, toz olup kaçmış, gitmiş...
İSPİYONCU İNSANLAR
Bu kişiler sinsi yılan gibidir. Sizinle yakın arkadaşlık, hatta dostluk kurarlar güveninizi kazanmak için. Sizin yanınızda ispiyonculuk yapacakları kişi veya kişiler hakkında düşmanca konuşur, durmadan o kişileri kötüler ve onlar hakkında devamlı olumsuz şeyler söyler.
Hasbelkader bu tarz kişilere inanıp o kişiler hakkında sakın siz de kötü veya argo söz söylemeyin, çünkü yemez, içmez, topukları bir yerine vura vura koşup anında sizin söylediğinizi o kişilere yetiştirir.
Ve böylelikle özünde köpeklik yapar ve o kişilerin onun önüne attıkları kemikler ile mutlu, mesut olurlar.
Aklınca, kendini çok akıllı, çok zeki, hatta işinin ehli zanneder ve kendisine verilen görevi gayet profesyonelce yaptığı yanılgısını yaşar.
Fakat işin aslı, birilerinin köpekliğini yapmaktadır.
Üç kuruşluk menfaat uğruna, tonlarca laf, söz taşır...
LİYAKATSİZ KİŞİLER
Aslına bakarsanız, en tehlikeli insan çeşidi bunlardır.
Çünkü, kendileri liyakatsiz olduğu için, işin ehli kişileri, yani liyakat sahibi kişileri gördükleri zaman aç kalmış bir pitbull cinsi köpek gibi saldırıya geçerler. Hem de anında bunu yaparlar.
İpe sapa gelmez, abuk sabuk, saçma sapan konuşurlar. Konuştuklarının bir amacı da yoktur. Tek bildikleri, köpek gibi havlamak, it gibi saldırmaktır...
Tek motivasyonları, hak etmedikleri yerleri bir şekilde ele geçirmektir.
Bunlar için her yol mübahtır.
Aman diyeyim, uzak durun, diyeceğim ama; maalesef…
Çünkü sayıları çok fazla, hemen hemen her yerde karşınıza çıkabilirler.
İNSAN GİBİ İNSANLAR VARDIR...
Bu kişiler ise muhterem kişilerdir.
Herkes tarafından sevilir, sayılır.
Kimsenin arkasından konuşmaz, kimsenin kuyusunu kazmaz. Menfaat uğruna değil, başarı için, insanlık için çalışırlar.
Hakkı olmayan hiçbir şeye el uzatmaz, dönüp bakmaz.
Yardım sever, iyilik sever, hepsinden önce vatanını ve milletini sever...
İnsanları sever, insanlara önem ve değer verir.
Yaptığı işe, mesleğine aşıktır.
Huzur ve mutlulukla, çalışmayı sever.
Kendi işinde, gücünde insanlardır...
Fakat bu insanları çekemeyen, hasetinden, fesatından geberen ve gebermeye devam eden çok insan vardır.
Ne diyeyim ben şimdi?
Zaten en güzelini Üstad Necip Fazıl Kısakürek söylemiş:
“Maymundan insana dönen yoktur, ama, insandan hayvana dönen çoktur”...
En güzeli, insan olarak doğduğumuz gibi, insan olarak ölebilmektir...
En büyük talihsizlik ise, insan olarak doğup esfeli safilin olarak ölmektir. Allah (C.C.) korusun.
Aslına, fıtratına uygun olarak hareket ederek yaşamak en güzeli.