Öğretmenlik mesleğinin ne kadar önemli olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Maddi yönünü bir kenara bırakırsak, manevi bağlamda nerede, ne zaman, hangi makam sahibi, iş adamı, usta, işçi vb. öğrencimizin elimizi öpeceği belli olmaz. Yaş kemale ermiş ve siz hasta yatağında yatıyorsunuz. Bir öğrenciniz geldi.’Hocam geçmiş olsun, sizi çok seviyoruz. Bizde çok emeğiniz var’ deyip elinizi öpüp, ’Bizim yapabileceğimiz bir şeyler var mı?’’ dedi… Sizi alıp maziye götürür. Moral, motivasyon kaynağı olur. Teşbihte hata olmasın tabiri caizse canınıza can katar…

          Canımızdan bir parça olan yavrularımızı özellikle ilkokula kayıt yaptırırken, ilk öğretmenini çok araştırırız. Ekseriya düşünürüz ki, çocuğumuzun şekillenmesinde en önemli temel taşını ilk öğretmenleri oluşturacaktır. Sohbet öğretmen olunca, hepimiz hemen ilk öğretmenlerimizi olumlu veya olumsuz yâd ederiz.


          Bir akrabam 35-40 sene önce çocuğunu Çankaya’da bir ilkokula yazdırdı. Evleri hemen okulun karşısındaydı. Çocuğun öğretmeni bayan ve onunda okula gitmeyen küçük bir çocuğu vardır. Okulun ilk günlerinden itibaren çocuğunu, öğrencisinin yanına katıp akrabanın evine gönderir. Bol bol izin verir. Defterine bir iki ödev yazar, ‘’bunları evinde akşam yaparsın. Gündüz çocuğumla oyna’’ der. Tabi anne baba köyden gitmiş okuması yazması yok cahil ama samimi, doğal. O zamanlar cazip gelir. Oh, öğretmen bizim çocuğumuzu çok seviyor, evimize geliyor diye düşünülür… Ama bunun acı faturası gelecekte ortaya çıkacaktır. Çünkü zaman geçtikçe çocuk okuldan soğumaya başlar. Nasıl olsa ödev eksik olunca bir şey denmiyor. Sınıfını da geçiyor. Vesselam zor şer, ilkokulu bitirir. Ve ilerisini okumaz. Yıllar sonra anne çok üzülür. ‘’Keşke! Keşke!’’ der ama iş işten geçmiştir. Geriden gelen iki çocuğuna daha dikkatli olur ve onlar üniversiteyi bitirir. İşini bulur, kendilerini kurtarırlar.

         Anadolu’da imkânların zor bulunduğu o yıllarda Çankaya ‘da ilkokul mezunu olarak kalması uzaktan beni bile çok üzmüş ve aşağıdaki mısraları kaleme almama vesile olmuştur.

*
          ÖĞRETMENİM
Öğretmenim;
          Bir çiçek yetiştirdim,
          Aldım  sana  getirdim,
          Bundan sonra sana emanet.
          Aman  darılma isteklerime,
          Ana yüreği dayanmıyor işte,
          Dikkat ette çiçeğim solmasın,
          Soğuklarda üşütüp hasta olmasın,
          Cesur olsun da, korkak olmasın,
          Kendine güvensin, pısırık kalmasın,
          İlimden, irfandan daim nasibini alsın,
          Güvenilir olsun, dolaşık olmasın,
          Dürüst olsun, ahlaksız olmasın,
          Çalışkan olsun, tembel kalmasın,
          Çağa ayak uydurup, ufku hep açık olsun,
          Avrupa’nın ilmini, fennini gecikmeden  alsın,
          Ama milli örf ve adetleri  özünde kalsın,
          Vatanını sevsin, hizmette geri durmasın,
          Bilmeden düşmanın safında yer almasın,
          Sakın ha, yurduma ihanette bulunmasın,
          Yapacağı işlerde, hep mükemmeli arasın,
          Tok gözlü olsun, fırsat bulunca çalmasın,
          Yangınlara kar olsun, muhtaçlara var olsun,
          Doğal afetlere hazırlıkta aman fire vermesin,
          Konu vatan olursa, canını asla esirgemesin,
          Ezanın - bayrağın kadri kıymetini bilsin,
          Türkiye Cumhuriyetini gönülden sevsin,
          Büyüğünü tanısın, küçüğünü candan sevsin,
          Kendinde olan bilgiyi, çevresine de versin,
          Sağlığına dikkat etsin, bedenini çürütmesin,
          Uyanık geçinip, saman altından su yürütmesin,
          Adil olsun, adaletten  hiç  taviz  vermesin,
          Sonunda kendi de zarar görse, olmaz demesin
          Makam sahibi olunca, vatandaşa sırt dönmesin,
          Mükâfata hep yakınlarını layık görmesin,
          Cezayı hak etmişse,  yakını olsa da versin,
          İşinin  ehliyse,  düşmanı olsa esirgemesin,
          Mazlumun elinden tutup, zalimin hasmı  olsun,
          Gerçek çevreci olsun, yeşile kıymasın,
          Hayvanları hep sevsin, onlara vurmasın,
          Daim tedbirli olsun, zarar görmesin,
          Sabırlı olsun, birden gönül kırmasın,
          Anlamadan dinlemeden gönül koymasın,
          Çalışanı takdir etsin, aman egoist olmasın,
          Düğünde, cenazede sorumluluğunu bilsin,
          Mutluluğu da,  acıyı da paylaşıversin.
          Vaktinde işine gidip, vaktinde evine gelsin,
          Aile müessesini koruyup, kıymetini bilsin,
          Çocuklarına sahip çıkıp, kol kanat gersin,
          Öksüzün, yetimin, masumun  başını okşayıp sevsin,
          Elden, etekten düştüğümüzde bizleri hor görmesin,
          Bizler ölünce unutmayıp, mezarımıza ziyarete gelsin,
          Ana- baba  dostlarını terk etmeyip, kendi dostu bilsin,
          Ben cahilim öğretmenim, elimden başka ne gelsin,
          Bağışla beni öğretmenim, çok şey istedimse senden,
          Ama bu çiçek bir gün diken olursa ne ederim ben,
          Söyle öğretmenim, diken olursa  ne ederim ben!…
          Dünya zindan olur, üzülürüm, yaşayamam, biterim,
          Eğer buna sen sebep olursan, inan beddua ederim.
          O halde öğretmenim, ben-sen- toplum el ele verip,
          Bu çiçeği ve tüm çiçekleri  kurutmadan büyütelim,
          Artık nesil bozuluyor tezini, hep beraber çürütelim,
          Çürütelim ki,  gelecek günler daha    aydınlık olsun,
          Düşmanlar kahrından çatlarken, dostlar mutlu olsun.
          Artık ben gidiyorum öğretmenim, yolunuz açık olsun,
          Dileklerim unutulmasın, gönlünüzde bir yer bulsun,
          Yağacağınız  hizmetlerde, Rabbim yardımcınız olsun,
          24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ, KUTLU OLSUN!