Sohbetin esası muhataptır. İnsan kendi kendine sohbet edebilir mi?
Kendi kendine düşünülür ama sohbet edilmez.
Peki, yalnız kalınca ne olacak?
İnsan buna çare üretmiş. Derdini dinleyecek, sırrını saklayacak bir yaren aramış. Aramış aramasına bulmak kolay mı?
Çay sessizce “Ben varım” demiş…
Sonra yalnızların haldaşı olmuş.
Tek başınıza kaldığınız zamanda aklınıza bir sürü şey gelir. Bunlar kâh yaşanmışlıklar, kâh çözüm arayan konular, kâh geleceğe dair hayaller…
Şair, “Sen gelmeyince hatıra bilsen neler gelir” gelir derken muhtemelen yalnız olmalıydı. Yoksa nereden bilecekti yalnız başına kaldığında aklına gelenleri.
Hatıra gelenler, gönle gelenler…
Hatırda kalanlar, gönülde kalanlar…
Yazılmasa içinde büyüyenler…
Yazılınca satırda kalanlar…
Neresinden başlarsanız başlayın çayla sohbet etmenin konuları arasındadır bunlar.
Çayla sohbetin ifşa edeni yoktur.
Çayla sohbette itiraf da yoktur…
Zaten ifşa ve itirafa lüzum yoktur. Mademki yaşanılan sırdır; her saniye, asırdır.
Ne zaman bardak sehpanın üzerine gelir, birazdan muhabbet başlayacak demektir. Hem de ne muhabbet. Harfsiz ve kelimesiz kurulan cümleler, acı tatlı hatıralar, hatalar ve sevaplar, hayaller ve umutlar, dün ve yarın…
Sohbette sadece “bugün” yoktur…
An yoktur…
Yaşanan vardır…
An ve yaşanan…
Çay bu, insanı sessiz söyletir.
Çayla sohbet kolay değildir yani.
HATIRDA KALANLAR Çayla Sohbetler- 8
ZEKİ ORDU
Yorumlar