Son günlerde medyada bir şeyler oluyor. Bir yandan HDP’lileri niye ekranlara çıkarmadıklarını açıklama ihtiyacı hissediyorlar, diğer taraftan da “Bazılarının farklı olduğunu” iddia ediyorlar.
Bir yandan HDP temsilcilerini PKK terör örgütü ile aralarına mesafe koymayı reddettikleri için ekranlara taşımadıklarını ifade ederlerken, diğer yandan “bazı HDP’lilerin de PKK’ye mesafeli durduğu” söylemiyle yumuşak geçiş sinyali vermeye çalışıyorlar…
HDP’nin barışa katkı vereceğinden hala umutlu olduklarını belirtiyorlar.
Güvenlik politikaları ile bir yere kadar gelindiğini ve artık buna ara verilmesini ve yeniden bir uzlaşma yolu bulunmasını teklif ediyorlar…
HDP, pek çok sözcüsünün, mensubunun ağzından PKK ile ilişkisini açıkça ortaya koymuş bir yapı.
Siyasi Partiler yasasına göre örgütlenmiş olması veya adına Parti demesi, onun eli kanlı örgüt ile farklı bir yerde durduğunu gösteren hiçbir emare taşımıyor.
CHP ve İyi Parti’nin HDP ile ilişkisini, ittifakını, irtibatını kabullenilir kılmak için bir yerlerden yoğun çabaların başlatıldığı anlaşılıyor.
“İçlerinde kötüler var, terör örgütü ile irtibatlılar var ama hepsi aynı değil, zaten CHP ve İyi Parti’de bunlar içindeki kötü olmayanlarla bu işi kotarıyor” algısı için gösterilen çabalar beyhude…
HDP içinde olup da PKK’dan bağımsız kalabilecek, PKK’nın terörist faaliyetlerini, şiddetini reddedecek bir tane insan çıkabilir mi?
Öve öve bitiremedikleri, yere göğe sığdıramadıkları Demirtaş’ın aile bireylerinin önemli bir kısmı terör yapılanmasının içinde dağda, kendisi bir gün bile ilişkiyi reddetmiş değil, örgütün elebaşları ile dağdaki fotoğrafları istenildiği zaman arama motorlarından görülebilir; buna rağmen nasıl oluyor da “barışçıl” oluyor?
Siyaset yaptığını söyleyenler PKK ile ilişkilerini “arkalarını yasladıklarını” beyan noktasına taşıyor, örgüt elemanlarını arabalarıyla taşıyor, dokunulmazlıklarını kullanarak silah, cephane naklediyor, belediye imkânlarını terör örgütüne kullandırıyor ama hala birileri çıkıp “bunlar barışçıl” diyebiliyor.
Diyarbakır annelerinin eylemleri devam ediyor.
Hepsi kar, ayaz, yağmur, kış, bahar, yaz demeden, yılmadan, bıkmadan, usanmadan HDP Binası önünde bekliyor.
Orada bekleme nedenleri belli, çocukları HDP teşkilatları birer istasyon gibi kullanılarak dağa çıkarılmış.
Bunu canı yananlar söylüyor.
Evlatları kandırılanlar, kaçırılanlar söylüyor.
Evlatlarını geri istiyorlar…
Ama bizim aydınlarımızdan, medyamızdan, akademyamızdan, siyasetimizden birileri “kötü olmayan, teröre mesafe koyan HDP’liler olduğunu” iddia ediyorlar.
Aslında olan ortada, HDP siyasal bir aktör olmayı hiç düşünmemişti.
PKK terörist örgütlenmesi Türkiye’nin her alanda etkin mücadelesi ile artık nefes alamaz hale geldi.
Irak’ın Kuzeyinde, Suriye’de kurulması amaçlanan ve tam da başarıya ulaştığı düşünülürken birden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etkin müdahalesi ile fos diye sönen kukla yapılar umutlarını tüketti.
Kandil başta olmak üzere en önemli yerleşim alanlarına operasyonlar ile dağdaki gücü kırıldı, yeni insan da devşiremiyor.
İnsanları HDP üzerinden kandırıp dağa götürüyorlardı, bunu da yapamıyorlar.
Arkalarındaki güçler ise bunlara diyor ki, “yıllarca yatırım yapılan bu yapının böylesine paçavraya dönmesine izin mi vereceksiniz? Bir şeyler yapın ve PKK’yı rahatlatın.”
HDP ile ilgili her söylemin arkasında bu var…