Instagram adlı sosyal medya ağının Türkiye’de katalog suçlara ilişkin olarak yapması gerekenleri yapmadığı için ve yapıncaya kadar erişimi engellendi.
Bu ve benzeri ağlar başta ABD olmak üzere, Avrupa ülkelerinde hiç ikiletmeden hem vergi konularında hem de hukuki konularda yükümlülüklerini yerine getiriyorlar.
Kamu düzeni, kamu sağlığı, kişisel verilerin korunması, kişilik hakları, suçun önlenmesi gibi hususlarda gelen uyarıları dikkate alıyor ve tedbir geliştirebiliyor, işbirliğine gidebiliyorlar…
Türkiye’ye gelince evrensel protokoller ve yükümlülükler askıya alınıyor, üçüncü dünya ülkesi muamelesi başlıyor…
Bu cesareti nereden buluyorlar?
Instagrama erişim engellendiği andan itibaren, burada yürüyen ticaretten, burada ticaret yapanların kaybından, Türkiye’nin edeceği zarardan bahseden, bunu da birtakım rakamlarla süsleyerek çarpıcı bir şekilde anlatmaya çalışanlardan geçilmez oldu…
Elbette şu soruyu sormak lazım: Bu rakama nereden, nasıl ulaştınız, hangi veritabanını kullandınız?
Yetmedi, rakam çarpıcı hale getirilmek için üste yuvarlandı ve günlük iki milyar tl’lik kayıp olarak ifade edildi.
Sonra birileri hızını alamadı, “şayet Instagram 56 gün kapalı kalırsa Türkiye’nin tasarruf paketlerinden hedeflediği kadar kayıp yaşayacağını” yazdı, söyledi… Elbette birileri de inandı…
Her şeyden önce ayıp.
Bu denli yalan da atılmaz ki…
Türkiye’nin böyle bir kayıp ile malul olması için bahsedilen rakamın tamamıyla bu ortamdan elde edilen vergi geliri olması lazım.
Bahsedilen gelirin ülke açısından bir ticari kayıp olarak nitelenebilmesi için kayıt altında olması lazım…
Ortada ne böyle bir vergi geliri var, ne kayıt altında bir ticari hacim…
Nasıl olsa söylenenlerin ne kadar doğru ne kadar yalan olduğunu kontrol edecek ve ona göre inanacak bir kitle yok…
Şayet bir kayıp var ise, fake ve duble hesaplarla Türkiye’den yaklaşık 80 milyon hesaba sahip olan instagram ağının bir kaybı vardır. Buradan kazandıkları şayet instagram için vazgeçilmez ise en kısa sürede yükümlülüklerini yerine getirecektir… Nitekim getirecekler de…
ABD’de, Fransa’da, Almanya’da, İngiltere’de başta vergi yükümlülüğü ve hukuki işbirliği olmak üzere ne yapıyorlarsa bizde de yapmalarını istiyoruz. Ne bir eksik, ne bir fazla… Çok mu?
Şu düşünce yanlıştır: Bu tür mecralar özgür düşüncenin kaleleri, engellenince düşünce özgürlüğü zedelenir.
Bu tür mecralar her şeyden önce ticari amaçla kurulmuştur. Para kazanmayı hedeflerler. Bir ideolojik yapı/mahiyet taşıyorlarsa bu da kendileri içindir.
Keza, algoritmik diktatörlük/ ağ diktatoryası olarak da adlandırabileceğimiz tutum ve davranışları ülkeden ülkeye, kendi çıkarlarına göre şekillenmektedir.
Filistin ve Gazze konusunda, Kıbrıs’ta, Mavi Vatan’da, Türkiye’nin terörle mücadelesinde şu ana kadar sergilediği tavrı tüm dünya biliyor.
Ha CHP’li eski büyükelçi Namık Tan, ha instegram…
Ancak soykırım, insan kaçakçılığı, pedofili, uyuşturucu, nitelikli dolandırıcılık, sanal bahis, kumar gibi konularda yapılan uyarılara, mahkeme kararlarına rağmen Türkiye söz konusu olunca tedbir almıyor…
İşin en ilginç yanı, kendisine milliyetçi, ulusalcı ve Atatatürkçü diyenlerin, bunların temsilcisi partilerin instegram ile ilgili karara yönelik yürütmeyi durdurma kararında instegramın avukatlarından önce harekete geçmiş olmaları…
Engelleme kararına götüren nedenlerden birisi de “Atatürk’e hakaret”.
İşlerine gelince Atatürk’ün izindeler, işlerine gelince Atatürk’e hakarete izin verecek tıynetteler…
İlgililer işlerini doğru yapıyor. Bunun sosyolojik, hukuki ve felsefi kısmını daha önceki yazımda değerlendirdiğim için yeniden girmeyeceğim.
Ancak, kendilerini uygar dünyanın bir parçası gören herkesin bu platformlardan beklentilerini uygar dünya protokollerine uymaları olarak belirlemeleri yararımızadır…