Geçtiğimiz günlerde TBMM Genel Kurulu’nda TİP Milletvekili Ahmet Şık’ın konuşması ile ayyuka çıkan siyasette üslup sorunu CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’ın Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhine attığı X mesajı ile zirveye çıktı.
Her iki milletvekilinin yaptığı konuşmaları bulundukları mevkie, hitabettikleri kitleye ve kişilere yakıştıramadığım için tekrarlamayacağım.
Milletimiz böyle bir üsluba mı layık? Seviye bu noktalarda olmak durumunda mı?
Esas soru ve sorun da bu…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘sert’ çıkışlarını da tenkit eder, kendisine yakıştıramazdım. Derdini daha iyi ifade edebileceği bir bilgi, birikime sahip, deneyiminin müsait olduğunu düşünürdüm.
Düşünün ki, uzun yıllar boyunca siyasettesiniz, halkla iç içesiniz ve böyle bir üslup benimsiyorsunuz… Peki, size bu üsluba muhatap olan insanlar olumlu bakar mı? Sizi ‘acaba ne diyor?” diye düşünerek dinler mi?
Siyasette elbette rekabet vardır. Fikir ayrılıkları vardır. Bunlardan doğan itirazlar, eleştiriler ve öneriler de olur…
Ancak, hakaret, sövgü eleştiri sınırları içinde değerlendirilebilir mi?
Karşısındakine bu denli galiz sözcükleri özelikle seçen ve sarfeden kişilere siyasetçi gözüyle bakılması mümkün olabilir mi?
Üslup bu şekilde ortaya konunca toplumsal kesimler, dokular arasında yakınlaşma, hoşgörü, anlayış, birbirine tahammül olabilir mi?
Parlamento çatısı altında ‘daha rahat konuşabilmeleri, dertlerini ifade edebilmeleri, görüşlerini ortaya koyup, savunabilmeleri’ amacıyla getirilen yasama dokunulmazlığı ve sorumsuzluğu kavramlarına sığınarak karşınızdakine hakaret ve sövgü bir hak olarak görülebilir mi?
Bu bir hakkın suiistimali değil midir?
Bu türden artık militan olarak bile değerlendirilmeyecek, düpedüz seviyesiz sözcüklerin tercihinin demokrasiye, savunulan değerlere bir katkısı olabilir mi?
Şayet Parlamento’ya seçilerek gelmiş olmaktan ötürü bu neviden çıkışları kendilerine bir hak olarak görenler, yine tıpkı kendileri gibi seçilerek gelenlere karşı böyle bir üslubu benimseyenler hiç düşünmezler mi ki, yaklaşımlarının demokrasi ile hiç alakası yoktur…
Bu üsluba karşı tüm siyasetin aynı refleksi göstermesi, insanlarımızın da tepki vermesi, tüm siyasileri böylesi bir seviyesizlik anaforuna kapılmaması için uyarması elzemdir.
Siyasetçinin siyasetçiye küfür etmesi, hakaret etmesi hak olamaz. Kimsenin kimseye kabalığı da hak olamaz.
Bu tür terbiyesizliklere prim verilerek siyaset de yapılamaz.
Cumhurbaşkanı ülkenin birlik, bütünlüğünü temsil eder, devleti temsil eder. Cumhurbaşkanına hiç kimse üslupsuzluk içinde olamaz.
Bu artık ayıp ötesi bir haldir.
Medeniyet dışıdır.
Ahlak dışıdır…