Dedim ya ben direksiyon özürlüyüm. Araba kullanamadığım için gideceğim her yere toplu taşıma araçlarını kullanırım. İstanbul trafiği malum olduğu üzere, başka araç kullanmak işkence oluyor. Kaybettiğiniz zaman da cabası…
Toplu taşıtlarda seyahat etmek aynı zamanda da gözlem zenginliği yaratıyor. Türkiye gerçeklerine birebir şahit olunabiliyor. İşte ben de ülkemizin işsizlik sorununu âdeta katmerleyen yabancı işçi çalıştırma konusunda bir sohbete dâhil oldum. Şöyle ki;
Yanına oturduğum genç bir erkek sık sık etrafına bakınıyor ve durak anonslarına dikkat kesiliyordu. Biraz da telaşlı bir hali vardı. Bir iki durak geçtikten sonra dayanamadım ve ineceği durağı sordum; söyledi… Durağa daha çok olduğunu, ben daha sonra ineceğimi ve ona yardımcı olacağımı söyledim. Çok sevindi…
İstanbul’da mesafeler uzun. Gençle sohbete koyuluyoruz. Özbekistan’dan gelmiş. Soydaş olmanın ve aynı dili kullanmanın rahatlığından olsa gerek- bende ona biraz fazla sevecen davranmış olabilirim- sohbet koyulaştı. Avcılar da bir mobilya firmasında çalışıyormuş. Ailesi de İstanbul’daymış. Kardeşleri, akrabaları hepsi birer iş bulmuşlar ve çalışıyorlarmış. Oturma ve çalışma izninin olduğunu söyledi. Bütün ailesinin çalışmasına ister istemez biraz canım sıkılmıştı. Öyle ya, bizim gençlerimiz işsiz gezerken…
Kendimi tutamadım ve ne kadar ücret alıyorsun dedim. “Bin sekiz yüz lira” dedi. O zaman sigortasız çalışıyorsun dedim. Çünkü asgari ücretin altındasın. Bu tutara işçi çalıştırılması yasak... Bu durumda senin çalışma iznin de yoktur. Biraz şaşırdı. “Sigortam var ama ülkemde var” dedi. “Burada sayılmıyor mu?” diye sordu. Sen bu durumda Türkiye’de sigortasız çalışıyorsun, bu durum senin çalışma izninin olmadığını gösteriyor diye tekrar ettim. Bu sefer, çalışma izni olmadığını itiraf etti. Nasıl alabileceğini sordu. Çalıştığınız firma müracaat etmeli, ya da sizin Türkiye’de derneğiniz var sanırım, onlardan da yardım isteyebilirsin dedim. Burada işin ilginç tarafı, farklı yerlerde çalışan akrabaları da ayda bin sekiz yüz lira ücret alıyorlarmış.
Bu olayın fotoğrafını şöyle çekebiliriz: Yabancı işçiler ağırlıklı olarak çalışma izni olmadan, sigortasız ve asgari ücretin altında çalışıyorlar. Hal böyle olunca da işverenler kendi vatandaşının maliyetine katlanmamak için yabancı işçi çalıştırmayı tercih ediyorlar. Türkiye’de beş milyona yakın yabancı olduğunu ki çoğu Suriyeli, bunların yaklaşık üç milyonunun çalışabilecek durumda olduğunu düşünecek olursak, (hepsi olmasa da) Türkiye, kaçak işçi çalıştırma cenneti olmuş gibi görünüyor. Bizim gençlerimiz de iş bulabilmek ümidiyle İŞKUR önünde uzun kuyruklar oluşturuyor.
Eskiden Sosyal Sigorta Kurumu’nun (SSK, günümüzde SGK) iş müfettişleri vardı. Bunlar her sabah işe çıkar, sessizce firmalara gelir, işçilerle konuşur, işe ne zaman girdiklerini ve maaşlarını not ederlerdi. Daha sonra personel bölümüne gelip aldıkları notları bordrolar ile karşılaştırırlardı. Sigortasız çalışan ya da maaşı düşük gösterilen bir işçi tespit edilirse, firma, geçmişe dönük olarak ağır pirim ve cezalarla karşı karşıya kalabilirdi. Mimlenmiş bir firma ise müfettişlerin âdeta uğrak yeri olurdu. Sigortanın iş müfettişleri, iş yerlerinin korkulu rüyasıydı. Ama bu sistem sanırım 10 ya da daha fazla süredir işletilmiyor. İş müfettişi diye bir unvan kaldı mı bilmiyorum…
İşyerlerindeki kaçak işçiler yetmezmiş gibi, siyahı, beyazı, melezi, köprü üstlerinde cüzdan, kemer, elektronik eşya vb. tezgâhlar da satış yapıyorlar. Onları, zabıtanın kovaladığına da şahit olmadık. Bizim gariban seyyarları acımasızca kovalayan zabıtalarımız, bu yabancıları görmezden geliyor olsa gerek…
Şimdi birileri ırkçılık yapıyorsun diyecek ama bunun ırkçılıkla bir ilgisi yok. Biz kendimizi doyuramazken yabancıları nasıl doyuralım? Neden bu ülkenin çocukları işsiz gezsin? İstihdam patlaması sorunu var da bunu yabancı işçilerle mi gideriyoruz? Geçin bunları bir kalem… Bizim insanımız, gencimiz, üniversite mezunumuz işsiz ve aç geziyor…
**
Türkiye de denetim mekanizmaları çalıştırılmıyor. Şikâyet mekanizması da işlemiyor. Bu durum iş dünyasını da kapsıyor. Kaçak işçi çalıştırılması konusunda işveren memnun... Sonuçta işçilik maliyetleri düşüyor… Olan Türk ekonomisine ve gençlere oluyor. Kayıt dışı işlemler artıyor. Devletin vergi kaybının yanı sıra SGK’ da prim kaybına uğruyor.
Yabancı (kaçak) işçi sorununa bir çözüm bulunmalı. Ya bu insanlar ülkelerine geri gönderilmeli ya da kaçak çalışmalarına izin verilmemeli. Bunun için ciddi bir devlet politikası gerekiyor. Aksi takdirde, yabancı istilasına uğrayan Türkiye’de önlenemeyen işsizlik nedeniyle beyin göçü daha da artacak; tabi intiharlarda…
Yazık bu ülkeye!