Her yıl 8 Mart günü geldiğinde, hem ülkemizde hem de dünya üzerinde kadınlar konuşuluyor, kadınlarla ilgili değerlendirmeler herkesin bakışı çerçevesinde yapılır.

Biz kadın deyince ne anlamalıyız? Beşik sallayan anne, çocuğunu doyurup, giydirip büyüten ebeveyn mi? Bir defa hepimiz, hayata gözümüzü açtığımız andan itibaren annemizle karşılaşır, onun şefkat ve merhamet dolu bakış ve dokunuşuyla muhatap oluruz. Kulağımıza fısıldadığı ninnileriyle yetişir, sevgisiyle olgunlaşır ve böylelikle ruhumuzu dinginleştiririz.

Yüce Dinimiz İslam’ın cennetin, anaların ayaklarının altında olduğunu müjdelemesi bu kapsamda ilahi bir teyit olup, tartışma götürmez manevi bir ihtişama göndermede bulunmaktadır.

Biz kadın denildiğinde neyi görmeliyiz? Evini çekip çeviren, eşine destek veren, aşını işini dert eden bir fedakârlık anıtı mı?

Biz kadını nasıl tarif etmeliyiz? Şeref ve namus timsali, ar ve iffet simgesi mi?

Kadına baktığımızda neyin mahcubiyetini yaşamalıyız? Dinmeyen şiddetin mi? Verilmeyen değerin mi? Eksilmeyen istismar ve cinayetlerin mi?

Kadına baktığımızda bu söylediklerimin hepsi fazlasıyla vardır ve karşımızdadır.

En temel sorun, en bariz ayıp kadının bir insan olduğu gerçeğinin unutuluyor, umursanmıyor oluşudur.

Kadın her şeyden önce bir insan, her şeyden önce eşref-i mahlûkattır.

Merhum Neşet Ertaş kadınları tarif ederken; “Kadınlar insandır, biz ise insanoğlu” sözüyle muazzam bir teşhis hüneri göstermiş.

Ama maalesef kadınlarımızın gönülleri yıkılmaktadır.

Hz. Mevlana diyor ki: “Gönül yıkmak, Kâbe yıkmaktan daha büyük bir günahtır.”

Peki, yıkılanı nasıl onaracağız? Yıkımı nasıl engelleyeceğiz? Düşeni nasıl ayağa kaldıracağız?

Fiziksel, duygusal, psikolojik şiddete uğrayan kadınlarımıza ne diyeceğiz, onlarla nasıl helalleşeceğiz?

Sürekli kadına şiddetten yakınma vardır, konu herkesin dilindedir.

Sokak ortasında, adliye önünde, ev veya meskenlerin içinde, işyerlerinde hunharca öldürülen kadınlar sadece Türkiye’nin değil, sadece bölge ülkelerinin değil, tüm insanlığın kanayan yarası, kanatlanmış çığlığıdır.

Bu çığlık masumdur, bu çığlığın gözü yaşlıdır.

Ülkemizde kadınlar katledilmiştir, tecavüz, taciz vakası yaşanmıştır. Kız çocuğu cinsel istismar felaketinin kurbanı haline gelmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ya; “Şuna inanmak gerekir ki; dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”

Böyle bir eser sahibi insan varlığına kıyılması karşısında ne zaman ayağa kalkacağız?

Her şeyden malumat sahibi olurken, duyduğumuz, haberini aldığımız veya okuduğumuz şiddet sahnelerine daha ne kadar tepkisiz kalacağız?

Aydınız, moderniz, çağdaşız, Cumhuriyet’in bekçisiyiz diye afra tavra satanlar kadınları sadece çıkarları doğrultusunda akıllarına getiriyorlar.

Diğer taraftan din ve diyanet adına meczubun birisi çıkıyor, kadınlara kocalarından dayak yedikleri için şükretmelerini tavsiye edebiliyor.

Oysa biz MHP olarak kadın cinayetlerini istikbalimizin kalbine indirilmiş bir hançer, Türk-İslam medeniyetinin ufkuna gerilmiş kanlı gömlek olarak değerlendirmekteyiz. Biz bu hançeri kırmalıyız, bu gömleği ise kararlılıkla yırtmalıyız.

Kadın demek insan demektir. İnsanın mutsuz olduğu yerde devlet istikrarlı olamaz. İnsanın korku içinde olduğu yerde asayiş ve huzurdan eser bulunamaz.

Kadın ailedir, kadın annedir, kadın vatandır, kadın ülkedir, kadın gelecektir, kadın gelecek nesillerin teminatıdır.

Yeri gelmiş, kağanın yanındaki mindere oturmuş, demokrasinin, katılımcılığın ve hürriyetin sembolü olarak geleceğe yön vermiştir. İl-Bilge Hatun’a, Hayme Ana’ya baktığınızda bunu görürsünüz. Kahraman Türk kadınlarına baktığımızda buna şahitlik edersiniz.

“Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz” diyen büyük Türk milleti, kadına uzanmış her kirli el sahibine hak ettiği cezayı vermeye, her bedeli ödetmeye hamd olsun kararlıdır, buna da gücü yetecektir.

Kadın hak ettiği toplumsal mevkiiye erişmeli, siyasetten ticarete, ekonomiden sanata, eğitimden spora layık olduğu mertebelere ulaşmalı, yalnızca şiddet konuşulurken hatırlanmamalı, yalnızca 8 Mart’a sıkıştırılmamalıdır.

Bu sorumluluk hepimizin omuzlarındadır. Unutmayınız ki, kadınlar kadar güçlüyüz, kadınlar kadar insanınız, kadınlar kadar medeniyiz.

Milliyetçi Hareket Partisi bu anlayış ve yaklaşımın izdüşümünde; Türk kadınının yanında daha kararlılıkla ve samimiyetle duracak ve üzerine düşen ne varsa yerine getirecektir.

Tüm kadınlarımızın, aziz şehitlerimizin tüm muhterem annelerinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, saygılarımı sunuyorum.

 

Döne DOĞUTEKİN

Alemdağ MHP

Kadın Kolları Başkanı