Doktora, önce lisans sonra da yüksek lisans programını bitirdikten sonra o bilim dalında sınav sonucunda ve özgün bilimsel bir eserle (tezle) erişilen bir derece veya basamaktır.
Bu dereceyle “bilim doktoru” veya uluslararası kısaltmayla “PhD” ünvanı alınır.
Milli Eğitim Bakanlığında lisans mezunu öğretmen ilk beş yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, arkası varsa ilçe ve il müdürlükleri ile dirsek teması varsa, sınava girsin girmesin görevlendirme ile müdür yardımcısı yapılıyor.
Daha sonra EKYS’ye girerek ataması yapılıyor, daha sonra da okul müdürü olabiliyor..
Yani toplam 10 yıllık öğretmen, okul müdürü…
Diğer taraftan;
Kendini yetiştirmeyi hedeflemiş, öğretmenliği seven, öğrencilere daha iyi eğitim vermek için canla başla çalışan bir öğretmen sırası ile yüksek lisans ve doktorasını bitiyor.
Amaç hem kendini öğretmen olarak en yüksek seviyede yetiştirmek hem de öğrencilerine çok daha iyi eğitim vermek…
Ve akademik kariyerini üst seviyeye taşımak, uluslararası geçerli bir ünvana (Dr.) sahip olmak..
Ancak lisans mezunu okul müdürü olunca işler karışıyor. Neden? Öğretmen Dr. ünvanına sahip… Yönetici, akademik statü olarak doktoralı öğretmenden daha düşük seviyede, ama yetki olarak daha yüksek.
Bu durumda yetki doku uyuşmazlığı ortaya çıkıyor, bünye kabul etmiyor.
Bundan okul müdürü acayip rahatsızlık ve eziklik hissediyor, en azından benim okul müdürümde böyle oldu..
Bileğimin hakkıyla çalışıp aldığım uluslararası geçerliliğe sahip Dr. ünvanımı yemeyip içmeyip ansızın gelip sınıf kapısından söktürdü.
Ne kadar itiraz etmiş olsam da “Hoca hanım öğretmen arkadaşlar ve okul müdürü olarak rahatsızlık duyuyoruz..
Orada ünvan yazılı olduğu sürece tüm veliler öğrenciyi size yazdırmak istiyor.
Diğer lisans mezunu arkadaşlar baskı altında hissediyor, onlara haksızlık oluyor..”
Yani Türkçesi:
Bir öğretmenin kendini daha iyi yetiştirmiş olması, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Bilim ve Sanat Merkezi gibi öğrencilere bilimi aşılamak maksatı ile kurulmuş bir öğretim kurumunda rahatsızlık yaratıyormuş…
Bak baaaak… Neymiş? Neymiş? Dr. ünvanım rahatsızlığa neden olmuş…
Köy kurnazlığına bak. Çok rahatsız hissettiyseniz gidip siz de yapsaydınız. Kolay ya…
Böyle bir abuk uygulamaya tabi ki itiraz edersiniz ve karşı çıkarsınız.
Doktora ünvanına sahip bir öğretmenseniz ve sizi aşağıya çekmeyi kafasına koymuş bir okul müdürünüz varsa, kıskançlık ve hasetlik nedeniyle hiçbir sınıf ihtiyacınız dahi alınmaz, nedenine cevap vermeye tenezzül eden olmaz.
Yani kısaca mobbing uygulaması başlar..
Milli Eğitim Bakanlığı statüye önem değer vermezse, öğrencisine daha iyi eğitim vermeye çalışan bir doktoralı öğretmen kendine Milli Eğitim bünyesinde hak ettiği ünvanla statüye sahip olmadığından en küçük bir fırsatta üniversiteye hoca olarak gitmeye çalışır..
Alın size yetişmiş kan kaybı… Sonra çok söylenirsiniz “Eğitimin sorunları hiç düzelmiyor” diye. Siz hiç gördünüz mü lokomotifi olmayan tren? Başsız balık gibi…
Tek kuyruğu ve bağırsağıyla nereye kadar giderse…
Peki Milli Eğitim Bakanlığının doktora yapmış öğretmene ihtiyacı yok mu?
Bilim ve Sanat Merkezi öğretmeni olarak şunu açık yüreklilik ile söylemek istiyorum; hem de çok aşırı derecede ihtiyaç var…
Öğrencilerimden gelen dönütlerle bunu çok rahatlıkla anlayabiliyorum:
Derslere koşa koşa gelmelerinden, “Öğretmenim keşke her dersimize siz girseydiniz” demelerinden, cıvıl cıvıl derslere katılmalarından ve matematik gibi sevimsiz görülen bir dersten dahi çok keyif aldıklarını ifade etmelerinden, bana ders sırasında gözlerinde sevgi dolu bakışlarından ve dersten mutluluk içinde çıkmalarından çok belli..
Mobbinge maruz kaldığınızda ve sizi aşağıya çekmeye çalışan bir okul müdürünüz olursa, mantık olarak ilk yapılacak iş yöneticilik sınavlarına girmek..
Fakat o da çözüm olmuyor maalesef. Çünkü kazanmış olsanız bile “Hoca hanım siz yönetici olarak yetersizsiniz” deniliyor…
Allah Allah… Uluslararası yeterli ama yöneticilikte yetersiz… La Havle…
Yani Milli Eğitim Bakanlığı yapmış olduğu sınavda sizi yeterli görüyor, yönetici olabilirsiniz diyor.
Fakat müdürleriniz birleşip size yetersizsiniz diyebiliyor (Gelecek yazımda da niye yetersiz olduğumu maddeleriyle sıralayacağım inşallah)… Ve yönetici olmanıza el birliği ile izin verilmiyor..
Bakanlıktan daha çok biliyorlar. Bakanlık bilmiyor da, bunlar biliyor… Çünkü arkadaşlar ordinaryüs profesör…
Üstelik kapıdan doktora ünvanını söktüren, sınıf ihtiyaç listesini karşılamayan, mobbing uygulayan okul müdürü o kadar yeterli bulunuyor ki, birileri tarafından ilçe milli eğitim müdürlüğüne ataması yapılıyor. Vay be…
Yani lisans mezunu öğretmen çok yeterli görülüp ilçe milli eğitim müdürü bile olurken; doktora mezunu, liyakat sahibi ve tecrübeli bir kadın öğretmen yetersiz görülerek müdür yardımcısı dahi yapılmıyor..
Milli Eğitim Bakanlığının yönetici seçme anlayışı çok şahane değil mi???
Söyleyince de köyün delisi oluyorsun…
Deveye sormuşlar neren eğri diye? Nerem doğru ki demiş… Şimdi bu sistemin neresinden düzeltmeye başlanır ki?
Zaten düzeltmek de kimsenin umurunda değil.