Her zaman özgürlüğü ve çok sesliliği önemseyen ve savunanlardan oldum.

Söyleyecek sözü olanların bunu ifade edebilecekleri platformları insanlık için yararlı gördüm ve destekledim.

Yine aynı yerdeyim.

Sosyal medya için daha önce afet bölgesi nitelemesi yapmıştım.

Yetmiyor, çöplük de demek lazım.

Ağzı olan konuşuyor.

Konuşsun.

İnsanların konuşmasında sorun yok.

Konuşmamasında sorun var.

Ancak bazıları konuşur gibi yapıp; kan, irin, cerahat akıtıyor.

Her hare birlikte itibar suikastları, iftira, gıybet, küfür, hakaret için sosyal medya ne yazık ki kontrolsüz bir alan açıyor.

Sosyal medyaya ilişkin olarak küresel anlamda bir ilkeler manzumesi ortaya konulmaması, bir yaklaşım birliğinin tayin edilmemesi, hukuki düzenlemelerin birçok ülkeler açısından gerçekleştirilmemiş olması mağdurları çoğaltıyor ve özgürlük savunucularını iki arada bir derede bırakıyor.

Ülkemizin gündemine sosyal medya rahatsızlıkları sıklıkla girmeye başladı.

Son günlerin mağdurlarına baktığımızda siyasetle uğraşmayan ama siyasetle uğraşanların yakınları olan hanımefendileri görüyoruz.

Kendi şahsiyetleri ile ilgili hiç kimsenin laf söyleyemeyeceği, en ufak bir itham ve ilzamda bulunamayacağı bu mağdurlara sosyal medya üzerinden uzanan mütecaviz yaklaşımların tek nedeni eşlerinin veya ailelerindeki bireylerin kamuoyunun önünde bulunan kişiler olması.

İnsanlıkla bağdaşmayan, ahlak ve hukuk ve vicdan dışı bu azgınlıkların, saldırganlıkların karşılıksız kalması düşünülebilir mi?

Yakınlarının kamuoyunun gözü önünde bulunan şahsiyetler olmaları böylesine aşağılık tavırları meşru kılabilir mi?

Değil kamuoyunun gözü önünde yaşamak zorunda kalan insanların yakınlarının, bizatihi bilinen kişilerin kendilerinin dahi bu türlü bir yaklaşıma kurban gitmelerine izin verilebilir mi?

Soruyu bir ileri uca taşıyalım; bırakın şöhretli ve kamuoyunca bilinir olmayı, sıradan bir insana böylesi mütecaviz bir tutum, eylem kabul edilebilir mi?

Bu çokseslilik midir?

Bu özgürlük müdür?

“Sosyal medya alanı çok kontrolsüz, sürekli mağdur yaratılıyor” dediğimizde, “Sınırlandırıcı, engelleyici bir düzenleme mi öneriliyor?” diye soruluyor.

Hayır.

Önerimiz, özgürlüklerin sürdürülebilir olması ve sosyal medyanın insanlara yarar sağlayacak bir mecra olarak kalabilmesi için, insanların özel hayatını ve kişilik haklarını garanti edecek bir yapının oluşturulmasıdır.

Özel hayatın gizliliğinin teminini ve kişilik haklarının korunmasını amaç edinen düzenlemelerin özgürlükçü ve çok sesli yapıyı etkilemesi söz konusu bile olamaz.

Aksi takdirde, düzenlemesiz bir alanda herkesin birbirine hoşgörüsüzlüğünü, tahammülsüzlüğünü körükleyecek, kin, nefret, düşmanlık hislerini öne çıkaracak, iftira, isnat, sövme ve hakaret içeren pek çok insanlık dışı tutum ve davranışa şahit olacak; her gün bu türden mesajlara karşı topyekün kınamalarla işi geçiştirmeye devam edeceğiz.