Çocukluk arkadaşım Avukat Osman Dinçer’in ağabeyin ölümüne çok üzüldüm.
Osmancık Gemici Mahallesi'nden, merhum Ahmet Dinçer ve Enise Dinçer’in oğlu, merhum Diş Doktoru Turhan Dinçer'in ağabeyi, Avukat Cevdet Saraçer’in kayınbiraderi, Aycan Saraçer’in kardeşi, Gülgün, Salim ve Gürruh'un dayısı, Meral Dinçer'in değerli eşi olan Avukat Osman Nuri Dinçer’de ebedi aleme göç etmiş.
Osman Dinçer, sadece avukat değil Osmancık'ın yaşayan değerlerinden birisiydi. Osman ağabey iyi bir ziraatçiydi. Kendisine ait tarlalarında Çeltik (pirinç) , buğday, arpa, mısır gibi her türlü hububat ekerdi. Kızılırmak kenarında evinin yanında 15 dönüm üzerine kurulu meyve ve sebze bahçesinde 60 çeşit üzüm, 40 çeşit elma ve iklim koşullarına meydan okuyan daha kimsenin ismini bile duymadığı birçok meyve ve sebze yetiştiriyordu.
Osman ağabey ve rahmetli kardeşi Turhan Dinçer’le beraber 1960’larda İstanbul’a okumaya gittik. Osman ağabey İstanbul Hukuk Fakültesinde, Turhan Dinçer’de özel Dişcilik Yüksek okulunda okuyordu.
Osmancık’lı İlyas Delibaşı, rahmetli Orhan Öztürk, Çorum’lu avukat Adnan Çırakoğlu, ve avukat Arif Damar’da İstanbul Hukuk Fakültesinde okuyorlardı.
Ben de İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesinde okuyordum. Turhan’la İstanbul’da her hafta sonu buluşur İstanbul’u karış karış gezerdik.
Osman ağabey büyüğümüz olduğu için bizlerden ayrı takılırdı. Ben Turhan’la sık sık bir araya gelir Taksim, Beyoğlu, Kadıköy, Şişli, Osmanbey, Emirgan, Sarıyer, Bebek semtlerinde gezer, ara sıra sinemaya giderdik.
Gençlik yıllarımızı İstanbul’da çok güzel yaşardık. Beyoğlu hepimizin ilgisini çeker orada meşhur kadın ve erkek sinema sanatçılarını görürdük.
O yıllarda ayrı bir havamız vardı. Yazları Osmancık’ta ırmak kenarında toplanır Osmancık’lı arkadaşlarımıza İstanbul hatıralarımızı ve maceralarımızı anlatırdık.
Rahmetli diş hekimi Turhan Dinçer çok erken aramızdan ayrıldı.
1975 yazında eşim ve çocuklarımla Antalya Serik’ten Osmancık’a gelmiştik. Bir sabah çok erken saatlerde rahmetli babam ekmekçi Mustafa Özata camiden eve gelince aşağıdan “Ahmet, kalk, kalk oğlum, arkadaşın dişçi Turhan Dinçer Çorum’da trafik kazasında ölmüş” dedi. (Bana Osmancık’ta Ahmet derler) beynimden vurulmuşa döndüm. İlk okul ve ortaokul arkadaşım Turhan’ı çok severdim. Her Osmancık’a gelişimde mezarlığa giderek Tuhan Dinçer kardeşime fatiha okurdum.
Osman Dinçer ağabeyim dünya tatlısı çok güzel bir insandı. Osman ağabeyle ara sıra ava gider Osmancık dağlarında gezerdik. Beni ırmak kenarında bin bir zahmetle oluşturduğu cennet bahçesinde ağırlar üzüm, elma, şeftali, kiraz, dut, kayısı, erik ve nar ikram ederdi. Osman ağabeye Siirt’ten meşhur Zivzik narı fidesi getirmiş ve bahçesine dikmiştik. Yetişen Narların yanında bir tabelaya “Özata Narı” diye yazmıştı.
Son yıllarda Osman ağabeyle fazla görüşme imkânımız olmadı maalesef.
Ölüm haberi beni çok üzdü. Osmancık’ta bizim kuşaktan fazla arkadaşımız kalmadı.
Öğretmen arkadaşım Yücel Boyacı her Osmancık’a gelişimde “Van ortak bizler de çok azaldık. Mahmut Çörekçi, Hasan Tokgöz, Orhan Öztürk, Mustafa Gürsoy (Göbel) gitti, sıra bizlere geldi!” diyerek hayıflanır ve bana”kendine iyi bak, erken gitme “derdi.
13. ncü yüzyılda yaşayan halk ozanı Şair Aşki,
Veren de o, alan da o, senden ne gidecek?
Telaşını görenler can senin zannedecek,
Ademoğlu aleme üryan gelir, üryan gider,
Nalevü efganla giryan gelir giryan gider.. diyerek ölümü çok güzel tarif etmiş.
Ben Yunus Emre üstadın yaşamı ve ölümü ifade şu ağıt dizelerine hayranım.
Sular hep aktı geçti, kurudu vakti geçti,
Nice Şah nice Sultan tahtı bıraktı geçti,
Dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti…
Osman Dinçer ağabey de fani dünyanın kanunlarına uyarak dünya penceresinden baktı geçti. Allah rahmet eylesin ve mekânı cennet olsun.
Dün Servet Sayın hocam da ebedi aleme göçmüş. Allah rahmet eylesin.
Dinçer sülalesinin ve Sayın sülalesinin acılarını paylaşır, baş sağlığı dilerim.
5 Temmuz 2024 / Mehmet Özata