25 Eylül 1944 yılında Osmancık’ta doğmuşum. Ekmekçi Mustafa Kemal Özata’nın ortanca oğluyum. Muhsin, Dursun, Mehmet (Ahmet) Zehra ve Gülsüm olarak beş kardeşiz. Osmancık’ın Kızılırmak mahallesinde çocukluğum geçti.
Mahallemizin bıçkın ve ağabey delikanlıları rahmetli Orhan Güçlü, rahmetli Ömer Derindere, Yüksel Solak ve Gadı Dursun’du.
Mahallemizde Tilki Muzaffer Tüfek, Ali Bom Tüfekçi, Böcük Basri Kasap, Pantul kafa Erol Kasap, Pulcu Muttalip Demirkan, Lön lön Memet Derindere, Fiyaka Mustafa Gökgöz, Aşur memet Solak, Veysel Solak, Ali Kurşun, Dümbüllü İsmail Tüfekçi, Gırasan’ın Şeref Özçelik, Kara Mehmet Yüktaşır, Muzaffer Özçelik, Ağa Orhan Öztürk, Polis Ahmet Öztürk, Eczacı Mustafa Boyvat, Doktor İsmail Gökgöz, Dürtek Mustafa Yağan, Emlakçı Mustafa Yağan, Asker Selahattin Bostancıer, Hakkı Acar, Mahmut Acar, Kara İrfan Uzuner, Ahmet Özbek, Muammer Okutan ve Yücel Boyacı adlarını hatırladığım arkadaşlar.
Mahallemizin bilgesi Gadı Dursun ağabey sağolsun, mahallede pek çok arkadaşımızı Galatasaray’lı yapmıştı. Gadı Dursun Samsun’da “Samson Dalila” adlı bir filme gitmiş. Mahallemizdeki eski Hükümet binasının önündeki boruların üstünde bizlere yüz para karşılığında filmi bölüm bölüm tefrika ederdi.
Gadı Dursun’un lafı sözü dinlenir, kimse ona itiraz edemezdi.
Sanırım 1953 yılında arkasından beyaz bulutlar çıkararak uçan Jet uçaklarına Gadı Dursun, “Bakın lan, bunlar jet uçağı “deyince oradan geçen Mustafa Acar amca, “Okumadan profesör olmuş bu deyyuslar “diyerek Gadı Dursun’u haşlamıştı. Mahallemizin en renkli simalarından birisi de Böcük basri diye takıldığımız Basri kasap’tı. Mahallede bütün çocuklar para toplayarak yeni bir futbol topu almıştık. Böcük Basri havadan gelen topa bütün gücüyle abanarak korkunç bir vole atmış ve ayağı topun içine girerek topu patlatmıştı.
Hepimiz Böcük Basri’yi kovalayarak üstüne çullanmış ve yeni topumuzun patlatmasının hıncını almıştık.
Mahallemizde rahmetli Şevki ağanın evinin inşaatı çok uzun sürmüş bizler de evin su basmanın kanallarının arasında uzun süre saklambaç oynamıştık.
Tilki Muzaffer evlerinin önünden geçerken sürekli beni dövmeye çalışır, ben de koşarak elinden kurtulurdum. Baktım bu böyle olmayacak. Bir gün yassı bir taşı avucumun içine saklayarak ardımdan koşarak gelen Muzaffer’in alnına taşla vurmuş ve alnını yararak kanatmıştım. Annesi ve ailesiyle evimizin önüne gelen Muzaffer akşama kadar bağırıp çağırarak beni sokağa çağırmışlardı, gitmedim tabii. İlkokulu üçüncü sınıfa kadar Gemici İlkokulunda, okul inşaatı başladığı için 4-5 sınıfları İnönü Zaferi ilkokulda okumuştuk.
Öğretmenimiz rahmetli Rahmi Aksan’dı. Arkadaşımız Yücel Boyacı Rahmi hocamızı pek sevmez, “Ortak Rahmi hoca biz fakırlar, Ayıboğanın Şükrü’yü, Mesadet Yayla’yı, Mustafa Güzelaydın’ı ve beni dördüncü sınıfta bıraktı, siz zengin çocuklarını geçirdi” derdi. Zengin çocukları olarak hatırladığım kadarıyla ilkokulda, Müşerref Aslan, Mürvet Aslan, Ali Kurşun, ben, rahmetli Turhan Dinçer, Mehmet Derindere ve Mustafa Yağan vardı.
Yücel hocamı beşinci sınıfta rahmetli Hakkı İçtem okutmuş. Hakkı hoca “Yücel sen ilkokuldan sonra nereye gideceksin?” diye sormuş. Yücel “Hocam ben fakirim, annem beni terziye verecek, ben okumayacağım” deyince, Hakkı hoca,
“Yücel bak pişman yirsin” demiş. Yücel hocam” ortak o yaşımda pişman yimenin ne demek olduğunu anlayamamıştım” diye anlatır.
İstanbul’da her hafta Mahmut Karslı, Yakup Eken ve sevgili Paşamız Ahmet Çörekçi ağabeyimizi arar hal ve hatır sorarım.
Osmancık’ta, sevgili Kaymakamımız Ayhan Akbay ve bursiyeri AKP Milletvekili Oğuzhan Kaya’nın da hazır bulunduğu bir toplantıda rahmetli Ömer Derindere ağabeyimi burs verdiği öğrencilerle beraber anılması çok hoşuma gitti.
Osmancık anılarımı çocukluğumuzda Fiyaka Mustafa diye takıldığımız Mustafa Gökgöz kardeşimle istişare ederek, anımsayarak kaleme aldım.
Bu vesileyle Mustafa Gökgöz kardeşime teşekkür ederim.
Mahallemizden öbür dünyaya göç eden kardeşlerimi sevgi, saygı ve rahmetle anarım. Ruhları şad ve mekanları cennet olsun.
26 Mayıs 2023 / Mehmet Özata