İstanbul’da yaşamak zor bir uğraş.” Telaş, endişe üzüntü uygarlığın gelir vergisidir.” derler. Çok doğru bir tespit.

Daha önceleri kendi kendimize yaşarken bu kadar bunalmıyorduk. Mülteci baskınına uğrayınca etnik yapımız değişti, bütün dengeler alt üst oldu. Bizden olmayan milyonlarca insan sokaklarda serseri mayın gibi dolaşıp duruyor. Orhan Veli, sanki bizlerin bu günlerini görmüş ve çok da güzel özetlemiş. 
Handan hamamdan geçtik, / Gün ışığında hissemize razıydık,
Saadetinden geçtik, ümidine razıydık, / Hiç birini bulamadık, 
Kendimize hüzünler icat ettik, avunamadık…
Yoksa biz bu dünyadan değil miydik? (Orhan Veli Kanık)
Hayran olduğum Seyit Nesimi ise bir başka âlemdir. 
Seyit Nesimi’nin, zamana ve mekâna sığmayan, akıl ve mantık sınırlarını zorlayan beyitlerini okurken dehşete kapılır, halden hâle girerim. 
Ben de sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam…
Gevher-i Lâ-mekân benem, kev-ü mekâna sığmazam…
(İki cihan içime sığmış, ben se bu dünyaya sığmam.. Mekân dışı, mekân üstü olma cevheri bende iken, yine de varlığa ve mekâna sığmam.)
Can ile hem cihan benem, dehr ile hem zeman benem,
Gör bu latifeyi ki, ben, dehr-ü zemana sığmazam.
(Ruhla cihandaş olan benim, âlemle zamandaş olan benim, sen bu latif hale bak ki, ne âleme sığarım, ne zamana sığarım.)
Yıllar evvel insanoğlunun garabetiyle ilgili olarak şöyle bir dörtlük yazmıştım.
Tanrım nasıl yarattın bunca insanı tip, tip?
Uslarında nasıl fark yarattın ey yüce Sahip? 
Hikmetinden sual olmaz ama, neydi muradın?
Hepsi başka bir âlem, hepsi başka bir garip…(Mehmet Özata) 

ŞİMDİ BİLGE BAADDİN ALDI SAZI ELİNE…  

1—Virüs Çin’den, aşı Çin’den, gel de çık işin işinden?
2—Mum olmak kolay değildir. Işık saçmak için önce yanmak gerekir. 
3—Eski bir avcı olarak Yaban TV’de bıldırcın, çulluk, keklik ve domuz avlarını izliyorum. Domuzlar bir yılda 3-4 doğum yaparmış. Bir doğumda da 15-16 yavru doğururlarmış. İlk yavrularının da tekrar anneleriyle doğum yaptığı hesaplanırsa bir domuz yılda yaklaşık olarak 300-400 yavru doğurabilirmiş. 
4—Pandemi insanları iyice garipleştirdi. Özgürlük parkında göğsünde cam fanusta kedi, köpek gezdiren kadın ve erkekler çok şaşırtıyor beni. 
5—Parkta özellikle kadınlar her gün yüzlerce çeşit cins ve ırkta minik minik köpekleri gezdirip duruyorlar.  
6-- Kızlara “Dokuzuncu Senfoniyi senin için besteledim” desem, “ilk sekizi kimin için besteledin? diye sorar! 
7-- Yaşlılıkta hafıza ile mesanenin çalışma şekli benzerdir. İkisi de geleni tutamaz. 
8-- Biz güzel günlerin geleceğine inanmış bir nesil iken, şimdi geçmiş günleri özleyen ihtiyarlar olduk. Hayat ne çabuk geçti?
9-- Ne ilginç bir oyun şu hayat! Tek bir hakkınız var. Kuralları oynarken öğreniyorsunuz. Zaman hızla akıyor. Başa çıkmak kolay değil, sağ çıkmak ise imkânsız. Cevabı bazılarınız içte arıyor, bazılarınız işte. 
Kadere teslim olan da var, kontrolü sıkı tutan da. 
Ancak çoğumuzun bildiği yaşadığına yetmiyor. Belki de çözüm dünya sınıfının en çalışkan çocuklarının sınav kağıdına bir göz atmakta yatıyor. 
(Mümin Sekman -Hayat Bilgesi kitabı)
10- Siz namusu o kadar kadınlara yüklediniz ki, namussuz erkekleri göremediniz. (Sabahattin Ali) 
11- Güzel ülkemden bir karikatür. Hırsız malum kıyafeti ve sırtındaki çaldığı para torbasıyla bir bacadan çıkarken, bir başka evin bacasından girmeye çalışan Noel Babaya “ Defol lan şerefsiz, burası İslam ülkesi” diye bağırıyor. 
                            19 Nisan 2024 / Mehmet Özata