Wuhan’da Çin’li soysuz, zalim ve katil bilim adamlarının ürettiği Korona belası bütün dünyayı kasıp kavuruyor. Dikkat edin, son haftalarda ölüm 40 yaş ile 60 yaş arası insanları vurmaya başladı. Her gün yaşanan Korona ölümleri bana sonsuz bir acı veriyor.

Allah sonumuzu hayretsin diyerek, Yalıkavak’taki yazlığımda kimseyle görüşmeden, kimseyle konuşmadan bir nevi hapis hayatı yaşıyorum.

Korona belası için yazdığım bir dörtlükle sizleri bir kez daha uyarmak istiyorum.

Ölümler erkene alınmış, gezip durmayın,

Maskesiz dolaşmayın, fazla da yaklaşmayın,

Azrail gibi nefes alana saldırıyor Korona,

Hayat yine de çok güzel biraz daha yaşayın…(Mehmet Özata)

1980 kışında akaryakıt darlığı yaşanan bir zamanda Batman Mobil’de büro amirliği yapıyorum. Bir sabah makine yağı deposunda çalışan işçimin babası nur yüzlü yaşlı bir amca büroda oturduğu koltukta boş boş bana bakıyor. Ben de “ hayırdır Halis babanın “nesi var.?” diye sordum. Halis, “beyim babamın iki gözü de yeni kör oldu, bugün Agrı’ya gidecek” dedi. Çok üzüldüm. Hemen Diyarbakır Tıp Fakültesinde okuyan Serik lisesinden öğrencim Ali Öz’ü aradım. ( Ali Öz şimdi Alanya’da Genel Cerrah, Tabip Albay)

“Ali burada iki gözü de yeni kör olmuş bir amca var, ne yapabiliriz?” dedim.

Ali, “Bir dakika hocam az sonra sizi hastane göz doktoru hocamla görüştüreyim” dedi. Biraz sonra göz doktoru beni arayarak, “merhaba Mehmet bey, siz Mobil’ciymişsiniz, akaryakıt dağıtıyormuşsunuz, hastanemizde aylardır yakıt olmadığı için bizler ve hastalar soğuktan perişanız.

Bize bir fıçı gaz gönderin amcanın gözlerini hemen ameliyat edeyim.” dedi.

Ben de “canınız sağ olsun doktor bey, gazın lafı mı olur, hastaneye bir değil iki fıçı gaz feda olsun, bugün hemen iki fıçı gaz yollarım” dedim.

Hemen amca’nın Ağrı biletini de iptal ettim. “Amca, yarın sabah seni arabamla Diyarbakır’a götürerek ameliyat ettireceğim” dedim. Amca bir sevindi ki, sormayın.

O akşam Urfa’lı Mobil bayii Cahit Güven’in tankeriyle hastaneye iki fıçı gaz yolladım.

Gazın parasını da cebimden ödedim.

Sabah da şirket arabamla amca ve oğlu Halis’le beraber Diyarbakır’daki hastaneye gittik. Ali Öz önümüze düştü, göz doktorunu gördük ve amcayı hastaneye yatırdık.

Amcayı Ali’ye emanet ettim ve Batman’a döndüm.

Ertesi gün amcanın her iki gözünden de ameliyat olduğunu ve bir gözünün tamamen açıldığı, diğer gözünün de kısmen gördüğü müjdesini aldım. İki gün sonra arabamla Diyarbakır’a giderek doktora ve öğrencim Ali’ye teşekkür ettikten sonra amcayı teslim alarak Batman’a geldim.

Bir hafta önce iki gözü de görmeyen amca bu sefer gören gözleriyle ağlayarak ve göz yaşlarıyla ellerime sarıldı. Yüzümü okşadı ve yanaklarımdan öptü ve “Allah seni iki cihanda da aziz etsin evladım Mehmet, Allah seni çoluk çocuğuna bağışlasın “ diyerek dualar etti. Yaşadığım mutluluğu tasavvur edemezsiniz.

Büromda amcayla çay içerken bana gören gözleriyle minnetle ve şükranla bakması beni dünyanın en mutlu insanı yaptı.

Daha sonra Batman garajına giderek amcayı gören gözleriyle sağlıklı ve mutlu bir şekilde Ağrı’ya uğurladım.

Halk ozanı ve aynı zamanda hikmet sahibi olan Pir Sultan Abdal’ı çok severim.

Dinle sana bir nasihat edeyim / Hatırdan gönülden geçici olma,

Yiğidin başına bir iş gelirse, / Anı yad ellere açıcı olma..

Mecliste arif ol, kelamı dinle / El iki söylerse sen birin söyle,

Elinden geldikçe sen eylik eyle / Hatıra dokunup yıkıcı olma…(Pir Sultan Abdal)

Zamana ve zemine uygun bir dörtlük de benden.

Hayatı sorgularsan daha güzel yaşarsın,

Kalıplardan sıyrılır, her şeyi sen yaparsın,

Kader, kısmet diye diye sefilleri oynadık,

Reçetesi yok bu hayatın yaşadıkça anlarsın…(Mehmet Özata)

11 Eylül 2020 Mehmet Özata