1916 Ocak ayında Edirne’ye tayin edilmiştim. Albay Mustafa Kemal’de Edirne’de imiş.
Soğuk bir kış günü cuma namazı için hazırlık yaptıktan sonra biraz erken Üç Şerefeli Cami’ye gittim. Cami avlusu cuma için hareketlenmiş, cemaat camiye girmeye başlamıştı.
İçimde camiye girip Kuran okumak arzusu uyandı.
Doğruca müezzin mahfilinde yer almış bulunan müezzinlere yaklaşarak hâfız olduğumu ve Kuran okumak istediğimi söyleyerek izin istedim. “Bir subay, hem de hafız” diyerek çok sevindiler ve: – “Tabii lütfedersiniz, buyurunuz, okuyunuz efendim” dediler.
Mahfile çıktım aralarında yer açtılar. Oturdum ve Kuran okumaya başladım.
Kısa zamanda da cami lebalep doldu. Cemaat huşû içinde sessizce beni dinliyordu.
Cuma saati geldi, ezan okundu ve ilk sünnet kılındı. Müezzinbaşı iç ezanı da benim okumamı işaret etti. Bu teklifi kabul ettim. Bütün vücudumu dinî bir heyecan sarmıştı.
Hicaz makamında müessir bir ezan okudum. Namaz bittikten sonra cemaatin büyük ilgi ve sevgi gösterisi arasında kalmışken bir er bana yaklaşarak:
– “Efendim, kumandanım sizi istiyor” deyince “Eyvah resmî elbise ile ezan okuduğum için usule aykırı bir iş yaptık” galiba diye endişe ve korkuya kapıldım.
Maiyeti ile avluda bekleyen kumandana yaklaştım.
Bu Anafartalar’da savaşın akışını değiştiren dâhi, efsane kumandan Albay Mustafa Kemal idi. Heyecanım bir kat daha arttı. Ne ile karşılaşacağımı bilemiyordum…
Bana: – “Oğlum terbiye görmüş güzel bir sesin var. Okuduğun ezanı çok beğendim ve duygulandım. Seni tebrik ederim” deyince biraz rahatladım.
– “İsmin?” – “Kemal Efendim” – “Adaşmışız. Hangi kıtada bulunuyorsun?”
– “Efendim, 16. Telgraf Bölüğü’nün hesap memuru olarak tayin edildim.”
Yaverine: – “İsmini ve kıtasını yaz” dedi, sonra bana dönerek: – “Oğlum!
Edirne’de kaldığımız süre içinde ben cuma namazına hangi camiye gidersem sen de o camiye gelecek iç ezanı okuyacaksın.” – “Baş üstüne efendim” diyerek kumandanı selâmladım. Sonra Mustafa Kemal maiyetiyle beraber camiden uzaklaştı.
Hafta içinde yaveri Ali Rıza Bey beni arayarak Mustafa Kemal’in cuma namazı için Selimiye Camii’ne gideceğini ve benim de orada hazır bulunmamı Kur’an ve ezan okumamı, ayrıca durumun cami görevlilerine de bildirildiğini söyledi.
Cuma günü erkenden hazırlık yaptım. Selimiye Camii’ne gittim.
Müezzinbaşıya kendimi tanıttım. Bilgisi olduğunu, istediğim zaman Kur’an okumaya başlayabileceğimi söyledi. Manen de okumaya hazırdım. Cuma vakti girinceye kadar Kuran okudum. Sesime hâkim ve rahattım.
Caminin iç mekânının güzellik ve ihtişamı, cemaatin kalabalık oluşu da beni coşturdu, okuyuşuma heyecanıma tesir etti. Duyduğum zevk ve huzuru anlatamam.
İç ezanı da aynı hal içinde aşkla okudum. Namaz çıkışı etrafımı saran meraklı, takdir ve hayranlıklarını ifade eden cemaat arasından yine avluda maiyetiyle beni bekleyen Mustafa Kemal’e selâm verdim. Elini uzattı, hemen elini öptüm. Bana: – “Oğlum! Bugün yine bizi yaktın. Gelecek haftaya hangi camiye gidersem sen de oraya geleceksin.”
Ertesi hafta Eskicami’ye gitmem emredildi. Orada da Kuran ve ezan okudum.
Hafta arası görev başındayken bir telefon geldi.
Yüzbaşı Ali Rıza Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın yatsı namazından sonra ikametgâhında beni beklediğini, kendisinin de bana refakat edeceğini bildirdi.
Ali Rıza Bey’le buluşarak Mustafa Kemal’in huzuruna çıktık.
Oturmamı ve rahat olmamı söyledi. Sonra söz musikiden açıldı. Musikiyi kimlerden ve hangi eserleri meşk ettiğimi sordu. Sonra bana: – “Birkaç eser oku da dinleyelim” dedi.
– “Efendim, daha çok klasik formda eserler geçtim” dedim ve Dellalzade İsmail Efendi’nin, Isfahan makamında nakış yürük semaisini okumaya başladım.
“O güzel gözlerine hayran olayım, O şirin sözlerine hayran olayım.”
Sonra Tabi Mustafa Efendi’nin bayatî nakış ağır semaisini okudum.
“Çıkmaz derûn-ı dilden efendim muhabbetin, Kurbanın olduğum, bize yok mu mürüvvetin.” Mustafa Kemal de hafif bir sesle hatasız, usul vurarak bana eşlik etti.
Kendisi, Leylâ Hanım’ın (Saz), hüzzam makamında:
“Harâbı intizar oldum aman gel aman gel.
Yeter üzme efendim her zaman gel, heman gel” şarkısını usul vurarak okumaya başladı. Benim de okumamı istedi. Musiki faslı böylece gece geç vakte kadar devam etti.
Onun musiki bilgisi, zevki ve eserlere hâkimiyeti bende büyük hayranlık uyandırdı.
Bende derin izler bırakan bu hâtırayı hiç unutamam. (Tanburi Kemal Batanay)
6 Ekim 2023 / Mehmet Özata
Onun Osmanlı kültürü içinde yetişmiş, yoğrulmuş bu şahsiyetine daima hayranlık duymuşumdur…
Kemal Batanay II. Dünya Savaşı’nda yedek subay ve hesap memuru olarak Kilyos’ta Karadeniz Boğazı muhafızlığında on dokuz ay ihtiyat zabiti olarak askerlik yaptı.
31 Ekim 1942’de terhis oldu.