Son 15 yıldır herkes özellikle gıda ürünleri için “Organik” olup olmadığını sorgular oldu.

Organik domates, organik yumurta, organik et, hatta organik tuz diye tanımlamaları duyarız.

Bu tanımlar doğru mu?

Yoksa bir aldatmaca mı?

Doğrusunu anlamak için organik olan bir ürünün karşıtı nedir? Sorusunu cevaplamamız gerekir.

Tabii ki karşıtı “İnorganik veya Anorganik”, yani organik olmayan demek.

Hepimiz lisede Kimya dersini almışızdır. Kimya derslerinde maddeleri “organik” ve “inorganik” olarak sınıfladığımızı da hatırlarız.

Hatta kimyanın ilgilendiği alanları da “organik kimya” ve “inorganik kimya” olarak da tanımlanır.

Kimya derslerinden hatırlayacak olursak, organik terimini (C, H, N, O, S elementleri içeren) oksijenle bir araya gelerek yanabilen maddeler için kullanılırız. İnorganik terimini ise yanmayan maddeler için kullanırız.

O zaman organik domatesin karşıtı inorganik domates, organik tavuğun karşıtı inorganik tavuk olacağına göre yiyip yakamıyoruz anlamı çıkar ki, bu çok büyük bir hata olur.

Gıdalarımız veya besinler; yağlardan, proteinlerden ve karbonhidratlardan oluşur.

Bunlar, C (karbon) ve H (hidrojen) başta olmak üzere O (oksijen), N (azot) ve S (kükürt)gibi organik elementlerden oluşur.

Dolayısıyla besin kaynaklarımızın veya gıdalarımızın tümü ORGANİKTİR.

Yediğimiz gıdalar yani besinler bizim için yakıttır. Yakıtta ihtiyacımız olan enerjidir.

Besinleri vücudumuzda yakarak enerji elde ederiz.

Bu süreç nasıl oluyor hatırlayalım;

Besinleri yiyerek (karbonhidrat, yağ ve proteinler) sindirim sistemimizde çeşitli biyokimyasal süreçler ile birlikte basit şekerlere, amino asitlere ve yağ asitlerine dönüşür.

Bu maddeler sindirilerek kana karışır. Kan dolaşımı ile bu maddeler hücrelere taşınır.

Hücrelerin mitokondri organilde oksijenli solunum ile enerji kaynağı olan ATP (Adenozin tri-fosfat)’ye dönüştürülerek enerji olarak depolanır.

ATP bünyemizdeki su ile reaksiyona girerek ADP (Adenozin di-fosfat) dönüşürken enerji açığa çıkar.

Aynı şarj edilebilen bir pil gibi, sürekli besinleri yakarak ATP’ye sonrada ADP’ye dönüştürerek enerji ihtiyacımızı sürekli sağlarız.

Dolayısıyla, gıdaların hepsi vücudumuz tarafından yakılır, yani yanabilen maddelerdir.

Bu açıklamaya göre organik terimini yanlış kullanıyoruz!

Doğrusu “doğal” demek belki daha doğru kelime olabilir.

Peki! “Doğal” demek ne demek?

Bitkisel gıdaların üretiminde suni gübre kullanılmıyorsa, ya hayvan gübresi (genellikle büyükbaş, bazen küçükbaş ve nadiren de kanatlı hayvanlar) ya da solucan gübresi kompost halinde kullanıldığını anlatır.

Hangisi olursa olsun sonuçta hayvanların dışkısı bitkiler için gübre olarak kullanılıyor demektir.

Bazen de kompost klozetlerde insan dışkısı biriktirilerek bitkiler için gübre olarak kullanılır.

Ayrıca, organik olan bir ürünün daha sağlıklı ve çevreci olduğu algısı da bize öğretilmiştir!

Daha çok dayatılmıştır.

Peki! Bu öğreti doğru bir anlayış mı?

İster büyükbaş veya küçükbaş hayvan dışkısı olsun isterse solucanların bitkisel atıklarımızı yiyerek çıkardığı kompost dışkılardan, ya da insan dışkısı sonucunda elde edilen kompost gübrelerin sağlıklı olup olmadığını bilmek çoğu zaman mümkün değildir.

Hayvanın türüne göre değişmekle birlikte, hayvan gübrelerin içerisinde; hayvanlara verilen antibiyotikler ve aldıkları hormonlar başta olmak üzere risk teşkil eder.

 Ayrıca, yedikleri bitkilerde var olan pestisitler (böcek ilaçları) ve hazır yem veya silaj türü yemlerdeki küf gelişimini yaratan mikotoksinler (en çokta aflatoksinler) sonucu oluşan zehirli unsurları dışkılarına geçerek hastalık etkenleri vasıtasıyla diğer canlılara ve çevreye zarar vermesi bakımından bir risk faktörü oluşturmaktadır.

Eğer hayvanın herhangi bir hastalığı var ise; onun dışkısı gübre olarak bitkilere verildiğinde hastalık bitkiye geçecek ve oradan da bitkileri yiyen bizlere geçme ihtimali var mıdır? Vardır!

Çünkü ne hayvan gübresi, ne solucan gübresi ne de insan gübrelerinin hastalık varlığı olup olmadığının tespiti için biyolojik olarak tahlil edilmeden piyasaya sunulmaktadır.

Bu durumda, doğal gübreler için sağlıklı demek mümkün müdür?

Ayrıca, bu hayvansal gübrelerin içeriğinde C (karbon), H (hidrojen), özellikle N (azot), P (fosfor) ve K (potasyum) gibi bitki için önemli olan elementlerin analizi sürekli yapılmadığından dolayı bitki için yeterli olup olmadığı da bilinmemektedir.

Hayvan veya doğal gübre üretmek uzun süreç alır ve çok büyük kapasitelerde üretilememesi nedeniyle her zaman tedarikini de zorlaştırmaktadır.

Ayrıca, tedarik edilse bile doğal gübrelerin tamamen kompostlaşmamış olması gibi bazı durumlar bitkilere faydadan çok zarar getirmektedir.

Bir diğer durum ise; hayvanların barındığı yerlerde depolanan gübreler gerek hayvanlar ve gerekse böyle tesislerde çalışanların sağlığı açısından tehlikelidir.

Depolanan gübrelerdeki kısa sürede mikroorganizmaların etkisiyle gübrelerden hidrojen sülfür (H2S), karbon dioksit (CO2), amonyak (NH3) ve metan (CH4) gibi dört önemli tehlikeli gaz açığa çıkar.

Bu açıdan doğal gübrelerin insan ve çevre sağlığı açısından olumsuzluk oluşturabileceği dikkate alınmalıdır.

Peki! Suni veya Kimyasal gübre zararlı değil mi?

Neden suni gübre tarımsal ürünlerde daha çok kullanılıyor?

Dünya’da suni gübreyi bulan kişi Nobel Ödüllü, Kimyacı, Alman bilim insanı Fritz Haber’dir.

Fritz Haber, kitle imha silahlarını da (klor gazı) icat eden bilim insanıdır.

Kitle imha silahı olan klor gazını keşfetmesine ne kadar lanet etsek te, suni gübreyi keşfetmesi ile insanoğlunun geleceğini kurtarması ile müteşekkir olmalıyız.

Suni gübre dediğimiz bitki besin maddesi azot (N), fosfor penta-oksit (P2O5) ve potas (K2O)’ı ifade eder.

Suni veya inorganik gübreler, genellikle hidrokarbonlardan veya madencilik minerallerinden üretilen kimyasallardır.

İnorganik gübreler ucuz ve kompakt olma eğilimindedir, bu da nakliye maliyetlerini azaltır ve dağıtımı basitleştirir.

Ayrıca suda kolayca çözünürler, bu da bitkiler için hızlı bir şekilde kullanılabilir oldukları anlamına gelir.

Bir hektarlık araziye 100 kg azot uygulamak için iyi kalitede yaklaşık 16 ton inek gübresi eklenmesi gerekmektedir.

Bu kadar çok inek gübresi tedariki ve işleyiş açısından zorlukları barındırmaktadır.

Son zamanlarda fiyatları artmış olsa da, hektar başına ihtiyaç duyulan azot miktarına göre suni gübrelerin fiyatı daha ucuz oluşu, bitkilerin verimini ve kalitesini artırdığı için günümüzde daha çok kullanılır.

Bugün 8.5 milyar nüfusa sahip olan Dünyamız, suni gübre olmasaydı 2-3 milyarı geçmesi mümkün bile değildi.

Suni gübre olmasaydı, insanlar yeteri kadar gıda bulamayacakları için açlıktan ölümler artardı.

Doğal gübreler ile bitkisel gıdaları yeteri kadar yetiştirmenin zorluğunun yanında az olan bir ürünün aşırı fiyatlanma sebebiyle de alım güçlüğü oluşacaktır.

Ayrıca, besi hayvanlarının çoğalabilmesi için silaj türü yemleri de yetiştirmenin zorluğunu yaşardık.

Peki! Suni gübrelerin zararı yok mu?

Tabii ki var!

Nasıl yaşam kaynağımız olan suyu gereğinden fazla içersek bünyemize zarar veriyorsa, suni gübrenin de fazla kullanılması toprağa ve çevreye zarar verecektir.

Doğru bir şekilde suni gübrelerin uygulanabilmesi için bitki ve toprak analizleri yapılmalı, uzmanlarca analiz sonuçları değerlendirilerek bir gübreleme programı oluşturulmalıdır.

Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Tarım İl Müdürlüklerindeki konu uzmanları çiftçilerimize doğru gübreleme nasıl olacağını anlatmalılar.

Böylelikle yanlış uygulamalardan kaçınılmış olunur, hem bitki verimde yükseliş hem de çevreye verilen zararlarda azalma meydana gelir.

Dolayısıyla, “Organik Gübre” tabiri yanlış olup, esasında bu gübrenin hayvan dışkıları olduğunu bilerek “Doğal Gübre” demek daha doğrudur.

Ben doğal gübrenin hayvan dışkısı olduğunu bildiğim için kullanmayı prensip olarak ret ediyorum. Bu benim tercihim!

Hayvan dışkısından üretilmiş doğal gübreyi kullananlara “Organik” adı altında daha pahalıya satılmasını da kabul edemiyorum.

Bu durum, ticari zekâyı (!) tarif etmek için bir benzetme ifadesi olan “Anasını Boyayıp, Babasına Satıyor” ifadesine çok benzer bir uygulama olduğu için, bu durumu ticari ahlaksızlık olarak değerlendiriyorum.

Ayrıca, “çok sağlıklı ve çevre dostu” olarak ifade edilmesi de ikinci bir aldatma durumudur.

Sağlıkla ve bilimle kalın…